S*kilmiş G*tün Davasına Bakan Avukat

evet biraz ağzımı bozdum farkındayım ama biraz sonra anlatacağım durumu bundan güzel açıklayacak bir deyiş yok.

ne yazık ki vatandaşlardaki avukat algısı “başı sıkışılınca başvurulan kurtarıcı” şeklinde. sözleşme imzalamadan, senet yapmadan evvel, hukuki işlem veya eylemde bulunmadan önce gelip avukatlara olası sonuçları hakkında danışan bir elin parmaklarını aşmayacak kadar az. müvekkiller genelde batmış işler getirdiklerinden, yıllardır her iktidar partisinin favori bahanesi “enkaz devraldık” genelde biz avukatlar için de geçerli oluyor.

adam akaryakıt bayiiliği sözleşmesi imzalamış mesela. imzayı atarken verdiği taahhütleri, nelerden feragat ettiğini, temerrüd halinde karşılaşabileceği yaptırımları biraz da sözleşmenin diğer tarafının dayatması ve iknası ile görmezden gelmiş. sözleşmeyi okumamış bile. sonra vaadettiği yıllık satış taahhütünü yakalayamamış ve dehşet tazminatlara mahkum olmuş. yani her şey olmuş ve bitmiş. gelip diyor ki “gardaş bunu nasıl ödemeyiz?”

en başta gelecektin kardeşim en başta gelecektin. şimdi bizim de işimizi zorladın, kaybedilme ihtimali kazanılma ihtimaline neredeyse yakın; kazanabilse bile kısmen kabul görebilecek bir dava açmak zorunda kalacağız senin yüzünden. dava kaybedildiğinde ise suçlu o sözleşmeyi imzalayan sen değil, batık gemiyi en az hasarla kurtarmaya çalışan avukat suçlu olacak hem de.

oysa netten tanıştığım ve bir süredir sohbet ettiğim avrupalı bir avukat; genelde danışmanlık hizmetleri verdiklerini, uzlaşma ve tahkimin de yadsınamaz etkisiyle çok nadir mahkemeye çıktıklarını dile getiriyor. biz de ise konu o kadar karışmış ki, o kadar geç kalınmış ki; dosya bir bilirkişinin kucağından diğerine gidiyor, mahkemeler yıllarca sürüyor. sonra müvekkil ise her zaman ki bakış açısıyla “avukat davayı uzattıkça uzatıyor” diyor. yani yine biz suçluyuz.

allahın aşkına bir kere de temiz 0 kilometre bir iş için gelin, riskli işin başında gelin. sonradan mislini dökeceğiniz paranın bir kısmını avukata vermekten çekinmeyin.