Avukatlar Neden Bu Kadar Pahallı?

yazıya müvekkil psikolojisindeki bir açmazı örneklendirerek başlamak istiyorum müsadenizle. avukat ücretlerinin pahallı olduğu doğrudur. fakat ücretleri şimdikinin yarısı kadar olsaydı da onlara pahallı gelecekti. yani sorun ücretlerde değil, sorun avukatların yaptıkları işin küçümsenmesinde.

hepsini bir tutmamak lazım ama, en ufak gözaltında saat kaç olursa olsun “aman avukat, civan avukat” nidalarıyla avukatını rahatsız etmekten çekinmeyen müvekkilin, iş bitiminde götü sağlama aldıktan sonra “ne yaptın ki, çıktın iki laf söyledin, 1-2 duruşmaya girdin, hakim zaten bırakacaktı bizi” diyip avukatın emeğini küçümsemesi benim gibi mesleğin henüz başında, çiçeği burnunda bir avukatın bile başına gelmiş vaziyette. fazlasını yapıyor muyuz, tabi ki hayır. gerçekten de müvekkilin dediği gibi 1-2 duruşmaya girip 1-2 kelam ediyoruz, doğrudur. fakat o 1-2 kelamı edebilmenin bize maliyetinin farkında mısınız?

şimdi hukuk okumanın zorluklarından bahsedecem sanıyorsunuz, hayır bahsetmeyecem. zaten siz kazanmanın ve okumanın ne kadar zor olduğunu en az bizim kadar biliyorsunuz, tekrar edip kafanızı ütülemeyecem. size o duruşmaya çıkabilmek ve o savunmayı yapabilmek için neler harcadığımızı anlatacağım.

öncelikle ülkemizde avukat olabilmek için hukuk fakültesinden mezun olmak yeterli değil. 1 yıl zorunlu ve “ücretsiz” staj yapma zorunluluğunuz var. yani millet size “avukat bey/hanım” diye hitap ederken cebinizde 5 kuruş para olmadan, vatandaşın iş yaparken kıvrandığı o devlet memurlarıyla belkide aç açına mücadele veriyorsunuz avukat olabilmek için. bu stajın ilk 6 ayı daha. ikinci 6 ayda da avukat yanında staj yapmak zorundasınız. yani yanında staj yapmak zorunda olduğunuz avukatın bütün angarya işlerini yaptığınız gibi, kendisinin sürekli kaçtığı müvekkilleriyle muhattap olmak zorunda kalıyorsunuz. hem de çoğu zaman herhangi bir ücret almadan.

stajın akabinde, ya işçi avukat olarak yukarıda bahsettiğim eziyete katlanıp aylık 1.500-2.000 TL arasında bir ücretle çalışmaya devam ediyorsunuz ya da ufak çapta bir servet dökerek büro açıp kendi işinizin başına geçiyorsunuz. kendi işinizin başına geçtiğinizde devlet “avukat” olmanız sebebiyle akbaba gibi yakanıza yapışıyor. hiçbir şekilde iş yapmasanız ve makbuz kesmeseniz dahi sizden “kira stopajı ve geçici vergi” adları altında sürekli tahsilatta bulunuyor. daha ofis giderlerinizden bahsetmedim bile.

haydi kendi ofisinizi açtınız, kendi işinizi yapmaya başladınız diyelim. yavaş yavaş de işleriniz açıldı. 1000 TL’ye ilk işinizi aldınız diyelim. bu paranın %18’ini kdv adı altında, (eğer müvekkiliniz vergi mükellefi ise) %20’sini de stopaj adı altında daha tahsil eder etmez sizden kesiyor. bir de bunda gelir vergisi alacak ileride daha bekleyin. yani sizin cebinize bu 1000 TL’den 450 TL kalsa çok iyi. bunu da ofisin giderlerine harcıyorsunuz zaten.

kaldı ki bizim alacağımız ücretin “asgari”sini de barolar belirliyor. mesela diyor ki; asliye hukuk mahkemesinde görülen davalardan, dava değerinin %12,5’inden az olmamak üzere en az 6.500 TL alacaksın. yani sizin 200.000 TL’lik arsanızla alakalı olarak açtığımız bir davada bizim hakkettiğimiz ücret aslında 25.000 TL. ama biz çoğu zaman insaflı davranıp bu oranı siz daha pazarlığa başlamadan düşürüp size söylüyoruz. ona rağmen pazarlıkta da hatırınızı kırmıyoruz. belki de temyizi ile birlikte 3 yıl yani 36 ay sürecek davanızı takip etmek için oldukça cüzi rakamlar çekiyoruz. fakat yine de beğendiremiyoruz…

bunlar işin maddi boyutu. bir avukat tuttuğunuz zaman sadece onun bilgisini almış olmuyorsunuz. artık o çekilmez bürokrasiye bir daha bulaşmadığınız gibi, hakim ve savcıların keyfi karar vermelerini, karşı tarafın veya avukatının davanın seyrini değiştirebilecek hamlelerini (ikrar alma, davayı değiştirme ve genişletme vs.) bloklamış oluyorsunuz. unutmayın yargılama, sadece olanı biteni hakime anlatıp onu vicdanına sığınmaktan ibaret değil. usulün, özellikle sürelerin ve dava şartlarının dikkatlice takip edilmesi gerekiyor. işte tuttuğunuz avukat size bu imkanları da sağlamış oluyor.

bir de bu pahallılığın siz müvekkillerin aktör olduğu diğer bir yüzü daha var. kısaca ona da değinelim. siz müvekkiller avukat tutarken, avukatın güzel giyinmesini, lüks bir ofise, arabaya ve hatta eve sahip olmasını, yanında onlarca işçi çalıştırmasını bekliyorsunuz. aksi takdirde “bu avukatın arabası kötü, demek ki kazanmıyor” diyip eksiyi basıyorsunuz. bu yüzden de ucuz olamıyoruz.

demem o ki dostlar, gördüğünüz üzere pahallıya mal oluyoruz, pahallı olmak zorundayız. eğer kendiniz hukuki ihtilaflarınızı çözebiliyorsanız ne ala. eğer çözemeyip bir avukat tuttuysanız da küfretmeden önce arkaplanda neler döndüğünü bilin.