05 Ocak 2021 – Yapı Kayıt Belgesi Kıyıdaki Yapıları Korur mu? (2/3) İlçemizdeki Durum

Deniz-Çevlik yolu üzerindeki yapıların yıkım işlemlerinin iptali için yürütülen hukuki süreç halen devam ediyor. Bu hukuki sürecin nasıl geliştiğini ve şimdi ne aşamada olduğunu, İmar Barışı uygulaması ile elde edilen Yapı Kayıt Belgelerinin, ilçemizde sahil şeridinde yer alan yapıların yıkımını önleyip önleyemeyeceğini bu yazı dizimde elimden geldiğince teknik bir dil kullanmadan, olabildiğince anlaşılır bir şekilde anlatmaya çalışacağım.

Mevzuata aykırı bir yapının yıkımı gündeme geldiğinde, uygulanması gereken 2 adet kanunumuzun (Gecekondu Kanunu ve İmar Kanunu) gündeme gelmesi söz konusudur. Bu yapı özel kanuna tabi bir alan içerisinde kalıyorsa (Kıyı, Orman vs.) bu 2 kanuna ek olarak bunlara özel kanunlarında (Kıyı Kanunu, Orman Kanunu vs.) uygulama alanı bulması olasıdır. Deniz-Çevlik yolu üzerindeki yapıların bir kısmı kıyı-kenar çizgisinin kıyı tarafında, bir kısmı kıyı-kenar çizgisinden içeriye (karaya) doğru ilk 50 metre içerisinde, bir kısmı da 50-100 metre içerisinde yer almaktadır. Kıyı Kanunu da kıyıdan itibaren kıyı-kenar çizgisinden sonraki ilk 100 metre için uygulanması gereken asıl kanundur. Dolayısıyla buradaki yapıların yıkımı için uygulanması gereken kanun Kıyı Kanunudur.

Kıyı Kanunu da bu kanuna göre yıkılması gereken yapılar için bu prosedürün nasıl olacağını ayrıca düzenlememiş, İmar Kanunu hükümlerini uygulayarak yıkım işlemi gerçekleştirilebileceği belirtilmiştir. Yani Kıyı Kanuna tabi bir alanda yıkım gerçekleştirmek isteniyorsa, Kıyı Kanununun yönlendirmesi ile İmar Kanunu uygulanabilecektir.

Deniz-Çevlik yolu üzerindeki yapıların yıkımı için gerçekleştirilen ilk işlemler Gecekondu Kanuna dayanılarak gerçekleştirildiği için, açmış olduğumuz iptal davalarında, “bu kanun uygulanamaz, ancak ve ancak Kıyı Kanunu uygulanabilir” gerekçesiyle vatandaş lehine sonuç alabildik. Hatay İdare Mahkemelerince verilen bu kararlar, şimdi Adana Bölge İdare Mahkemesinin incelemesinde.

Yine yıkım işlemini gerçekleştirmek adına yapılan 2. işlemler doğrudan Kıyı Kanununa dayanılarak gerçekleştirilmek istense de, bu işlemlere karşı açmış olduğumuz iptal davalarında bu sefer de “yasaya uygun hale getirmek için yasada öngörülen 30 günlük sürenin verilmediği” gerekçesiyle vatandaş lehine sonuç almaya başladık. Bir kısım dava itiraz üzerine Adana Bölge İdare Mahkemesinde olup, bir kısım dava halen Hatay İdare Mahkemelerinde görülmektedir.

Yani şu aşamaya kadar, henüz mahkemeler cevap aradığımız “Yapı Kayıt Belgesi Kıyıdaki Yapıları Korur mu?” sorusunun cevabını alabilmiş değiliz. Ancak bir kaç davada, yürütmenin durdurulması taleplerimize yönelik verilen kararlara, Adana Bölge İdare Mahkemesine yapılan itirazlar neticesinde; farklı hakimlerden hem vatandaş lehine hem de tam zıttı gerekçelerle aleyhine yorumlamalar gördük. Özetle, mahkemeler bu tartışmalı konu üzerinde hemfikir olmadığı gibi, bu hususta yorum dahi yapmamayı tercih ediyorlar. Bu durumun da en büyük sebebi, bu mahkemelerce verilecek kararların ülke çapında emsal olabileceği, yanlış verilen bir kararın ülke çapında binlerce yıkım işlemine sebep olabileceği ihtimalleridir. Sonuçta Akdeniz kıyılarında yer alan ve imar barışının asıl çıkarılma amacı olan otellerin, Samandağ kıyısında yer alan bir kaç mesken sebebiyle yıkılması çok da göze alınabilir bir durum olmasa gerek.

Bir sonraki yazımızda ise sorumuzun cevabını mevcut düzenlemeler ve değerlendirmeler doğrultusunda vermeye çalışacağım. Görüşmek dileğiyle…