Hedef ODTÜ, üniversiteye hazırlandığım 2000’li yılların unutulmaz mottolarından. O zamanlar ÖSS diye adlandırılan sınavdan neredeyse full çekmek gerekiyor bu üniversitenin bölümlerine yerleşebilmek için. Tahmin ediyorum ki şimdilerde de öyledir. Kafası ortalamanın üzerinde çalışan, çalışkan ve disiplinli öğrencilerin hedefi olan ODTÜ ise şu sıralar “hakkıyla sıralarında bile oturamayacak kapasitedeki” insanların hedefinde.
TV ekranları ve gazetelerden de takip ediyorsunuzdur. Şu sıralar ülke gündemi; önce Anonymous’un siber saldırılarına karşı koyamamasıyla suçlanan, daha sonra ibadet edenlere saldırdığı iddia edilen sol görüşlü öğrencilere sessiz kalmakla suçlanan ODTÜ ile meşgul. Yok .tr alan adı kontrolü ODTÜ’den alınıp; icraatları ortada olan, bağımsız (!) BTK’ya verilmeliymiş de, yok ODTÜ geleneği gereği atayiz (ateist?) nesil yetiştiriyormuşta, bu nesil de dindarları (!) sürekli taciz ediyormuşta falan filan. Suçlamalar her zamanki gibi; “halkın hasassiyetleri üzerinden, hedef gösterme”den ibaret.
Peki neden Uluslararası arenada, yavaş yavaş IŞİD’e silah göndermekle suçlanan mevcut iktidar, uğraşacak o kadar dert varken ODTÜ’yü dert edinmiş olsun? Açıkçası net bir cevabım yok benim de. 2016 yılı içerisinde gerçekleşecek olan rektörlük seçimlerinde ne kadar oy alırsa alsın, Anayasa gereği zaten Cumhurbaşkanının istediği aday rektör oluyor. Alan adı kontrolünün BTK’ya geçmesi de pek birşeyi değiştireceğe benzemiyor. Peki yandaş medyanın bu saldırılarının sebebi gerçekten ne?
Biliyorsunuz ODTÜ, Uluslararası arenada ülkeyi temsil eden en önemli üniversitemiz. Her yıl açıklanan Dünyanın En Başarılı Üniversiteleri sıralamalarında çoğu zaman listedeki tek üniversitemiz hatta. Burada yetişen öğrenciler ülkenin sadece teknoloji ve bilimdeki yetkinliğine değil aynı zamanda finansal durumuna şekil veren insanlar. ODTÜ İşletme bölümünün birçok Hukuk Fakültesinden yüksek puana sahip olmasının da, yıllardır teknik üniversite olması bahane edilerek Tıp, Siyasal Bilgiler ve Hukuk gibi bölümlerin açılmamasının da sebebi bu aslında. Çünkü burada okuyan öğrencilerin neredeyse tamamı sol görüşlü addedilen; eşitlikçi, aydın, hür fikirli ve vicdanlı ve idealist kimseler. Zaten bunlar da ODTÜ’nün gelmiş geçmiş bütün iktidarların antipatisini toplamasına yetiyor. “Ne yapılırsa yapılsın buraya yerleştirilemeyen malum kadrolar” ise malum özel üniversitelerin Hukuk, Tıp, Adalet MYO gibi bölümlerinden mezun edilerek, kapasitelerine rağmen Hakim, Savcı ve hatta canımızı emanet ettiğimiz Doktor olabiliyorlar. İşte ilkokullara ders veren hakimlerden ultra-lüks arabalara binen hakimlere; özel hastaneler açarak kendi meslektaşlarını insan onuruna yakışmayacak şartlarda çalışan doktorlara evrilen süreçte, yozlaştıranların karşısındaki en büyük engellerden biri ODTÜ.
Nihayet, ODTÜ laik eğitimin kalelerinden en önemlisi. Laiklik ise eskiden olduğu gibi sadece inanç bazında azınlıkları çoğunluktan koruyan bir sistemden; turizmi, ticareti dolayısıyla ekonomiyi etkileyen bir kavrama evrildi. Bugün sözde zengin arap ülkelerinin turizm ve ticaret bazında gelişmeme sebepleri ise laikliğin dolayısıyla beraberinde getırdiği özgürlüğün olmaması dolayısıyla batılı hatta laik asya ülkeleri tarafından “cezbedici” bulunmaması. Umarım çok geç olmadan laikliğin ve devamını sağlayacak olan laik eğitim sisteminin değerini farkedebiliriz.