Bu hafta konumuz dolar. Malum kiralarını dolarla ödeyen, kız babalarını tatmin etmek için dolarla ev alan bir halkız. Dolayısıyla 4 TL’ye kadar gelmesi hepimizi ilgilendiriyor. Doların bu artışı sadece kira ödeyen esnafı, akaryakıt kullanan araç sahiplerini ilgilendirmiyor. Evinde oturan sıradan vatandaş da bu artıştan etkileniyor. Zira 100 TL’ye mal edilen bir ürünü dolarla kira ödemek zorunda olan esnaftan 150-200 TL’ye almak zorunda kalıyoruz. Aynı şekilde yurtdışı menşeili ithal ürünler kurdan ötürü zaten git gide pahalılaşıyorken, Antalyadan gelen domates de kur endeksli akaryakıt dolayısıyla pahalılaşmakta. Yani kur aklınıza gelebilecek her alanı olumsuz etkilemekte.
Aslında dolar dünya genelinde ve diğer dövizlerle olan paritesinde değer kaybetmekte. Evet yanlış anlamadınız, dolar düşüyor. Aslında düştüğü için 4’ü ancak bugünlerde görebildik. Ancak TL dolardan daha hızlı düştüğü için bugün doların değer kazandığını düşünüyoruz. Peki TL neden değer kaybediyor?
Gönül isterdi ki, yetki sahibi birileri çıkıp bilimsel çerçevede nedenleri ortaya koysun ve öncelikle TL’nin değer kaybını durdurmaya yönelik kısa vadeli çözümler ve önlemler ortaya konsun. Orta ve uzun vadeli ekonomi politikalarıyla da TL değer kazanmaya devam etsin. Ancak ne yazık ki durum bu değil. Bu konuya ilişkin devlet yetkililerinden yapılan en teknik açıklama “büyük işletmelerin dövizle borçlanmasının önüne geçilememesi” oldu. Yani suç özel sektöre atıldı. Ekonomi politikası gram eleştirilmedi. Bir de eskiden 1 Milyona tuvalete gidildiği şimdi ise 1 TL’ye gidilebildiği açıklandı. Bunu pek anlamasam da sorunun kesinlikle bende olduğu kanaatimdeyim.
Doların 4 psikolojik sınırın aşması, günden güne yaklaşmakta olduğumuz bir krizin ayak sesi aslında. Ancak Samandağın, ülkemizin yaşayacağı zarardan daha fazla zarara uğrama ihtimali mevcut. Her ne kadar gurbetçi insanlarımızın yurtdışından getirdiği döviz, kurda artışın lehimize olduğu gibi bir algıya sebep olsa da; halkımızın tüketim odaklı, kredilerle lüks ve özenti hayat peşinde koşan ve ilçe ekonomisindeki yeri yadsınamaz büyüklükteki bir kesminin zarar göreceği ortada. Bunun sonucunda esnaf kepenk kapatmak zorunda kalabileceği gibi, yurtdışına yeni göçlerin başlamasından boşanmaların artmasına kadar bir çok vahim sonuçla karşı karşıya kalmamız olası.
Çözüm ise tüketimin kısılması, lüks tüketimin tamamen durdurulması, kredi borçlanmasının azaltılması yani kısacası tüketimde küçülme. “Ucuz yollu tarım” yani maliyeti düşük ve emek odaklı bir tarım ile üretimi arttırmak, kodamanları rahatsız etse de Fiskobirlik, Çukobirlik gibi oluşumların turunçgiller ile ilgili bir varyantını kurarak ihracatla döviz geliri elde etmek ortalama ekonomi bilgisine sahip bir vatandaş olarak ilk kalıma gelenler.
Allah hepimizin yardımcısı olsun…