Siyasi kimliği boşverin. Bu hafta bir hukukçu olarak anayasanın nasıl askıya alındığını size izah etmeye çalışacağım.
Anayasanın 121. maddesi “Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir.” demektedir. Buraya anlamsız da olsa en ufak bir kelime eklemek ya da çıkarmak isteseniz 367 vekilin doğrudan evet oyuna ya da 330 evet oyuyla birlikte Cumhurbaşkanının onayına veya refarandum sonucu %50.1 oya ihtiyaç var.
Ancak bu maddeden fiilen 5 kelime çıkarılmış durumda. “Olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda” kelimeleri, adeta görmezden gelinerek OHAL KHK’ları çıkarılıyor. Olağanüstü hal ile hiç alakası olmayan konularda, meclisten çıkarılacak kanunlarla yapılması gereken düzenlemeler, meclisin haberi dahi olmadan 1 gecede çıkarılıyor. Yani Anayasa fiilen askıya alınıyor.
Çıkarlan bu OHAL KHK’ları aslında normal KHK hükmünde bile değil, yok hükmünde. Normal KHK değiller zira KHK’lar için öngörülen şekil şartlarına uyulmadan çıkarılıyorlar. OHAL KHK’ları hiç değiller çünkü OHAL ile alakası olmayan konularda hatta kanunlarda düzenleme yapıyorlar. Dolayısıyla hukuken yok hükmündeler evet.
Bakın siyaset yapmıyorum, bizzat hala yürürlükteki anayasayı tatbik ediyorum. Cumhuriyet Savcıları, Hakimler bunu bilmiyorlar da sadece ben mi biliyorum, o yüzden sadece ben mi ses çıkarıyorum sanıyorsunuz? Asla değil.
Taşeron düzenlemesi olarak bilinen ve OHAL KHK’sı ile düzenlenen müessesenin OHAL ile ne alakası var allahaşkına? Taşerona kadro verilmesinin nesini OHAL gerekli kılıyor? Mevcut anayasa hükmü karşısında bu düzenlemenin geçerli olduğunu “hukuken” kim iddia edebilir?
Ben size olanı anlatayım gelin. Şimdi anayasa, OHAL KHK’larını normal KHK’larından ayırmış. OHAL KHK’larını anayasa mahkemesi dahil hiçbir yere şikayet edemiyorsunuz, ne biz vatandaşlar ne de mecliste bulunan ve gerekli şartları taşıyan gruplar hiç bir yere bunlar için başvuramıyoruz. Oysa normal KHK’lar için vatandaşlar bile iptal davası açabiliyorlar. (somut norm denetimi denilen teknik bir müessese ile bu mümkün)
Gelelim yapılana. Normalde KHK ile düzenlenmesi gereken ya da kesinlikle OHAL KHK’sı ile düzenlenemeyecek şeyler, OHAL KHK’sı adı altında resmi gazetede yayımlanıyor. Sonra bunların aslında OHAL KHK’sı olmadığına ilişkin anayasa mahkemesine yapılan şikayetler, anayasa mahkemesince, “bunlar OHAL KHK’sı, bizim yetkimiz yok” denilerek reddediliyor. Peki anayasa mahkemesi neden isme takılıyor? Önüne getirilen metin anayasa uyarınca açıkça OHAL KHK’sı değilken neden OHAL KHK’sı addedip, görmezden geliyor? Cevap veriyorum; 2010 Referandumu. Hani FETÖ elebaşının, ölüleri mezardan kaldırıp evet verdirin dediği referandum, yanlış hatırlamıyorsunuz.
Özetle, mevcut anayasanın ruhuna da lafzına da bakıldığında, OHAL KHK’larıyla kalıcı değişiklikler yapma mümkün değilken bunun fütursuzca nasıl yapıldığını, anayasa mahkemesinin bu duruma nasıl göz yumduğu vs tarih tarafından yazılacak elbet.
Haftaya “iç savaş hazırlıkları” isimli yazımda görüşmek üzere…