26 Ekim 2016 – Satıyorlar Efendim Durduramıyoruz

14 yıllık iktidarlarında özelleştirme rekoru kıran, yabancılara toprak satışını mümkün kılan AKP hükümetleri için söylenmişe benziyor bu söz, haksız mıyım? Fakat ne yazık ki AKP için değil ilçemizin “sözde” CHP’li belediyesi için yazıyorum bu yazımı.

İlçemizde bulunan 34 adet taşınmaz; kendisine emanet edilen, bize hizmet etmesi için seçtiğimiz belediye yönetimi tarafından satılıyor. Satışa gerekçe olarak ise; bir miktar çöp arabası, birkaç kepçe, az miktarda kamyon alınacağı, eğer artarsa -ki kuvvetle muhtemel ziyadesiyle artacaktır- sgk borçlarının ödeneceği gösteriliyor.

Bir an için satıştan elde edilen gelirin tamamının bahsedilen iş araçlarına ayrılacağını farzedelim. Çok değil 30 yıl sonra hurda yığınına dönüşecek şeyler için toprak satmak nedir arkadaş? Kendi toprağını satar mısın bunlar için allah aşkına? Açıkça çık de ki; (kıyı kenar çizgisi gelirleri gibi ekstrem gelirlere rağmen) “Ben artı değer üretemiyorum, o yüzden toprak satmak zorundayım.” Hem kendini başarılı kabul edip hem de malını satarak gider karşılamak büyük çelişki zira.

SGK borçları meselesine ise hiç girmiyorum. Sigorta şart zira. Alimallah yine bir toplantıda olay filan çıkar da bu sefer zulüm gören vatandaş efendi olmaz karşılık verir neme lazım.

4 yıllık meslek hayatımda öğrendiğim şeylerden biri de kendisine haksızlık yapılan kimselerin susamaması. Sustursan ağlar, konuştursan susmaz. Kendisine haksızlık yapıldığını ifade etmek ister çünkü. Basit bir insani refleks bu. TV’de bile kendisine haksızlık edilen kimseler yerine küfretmiyor musunuz, hatırlamaya çalışın. Ne hikmetse o kadar kişi konuşurken ilgililer çıkıp “şu sebeple satıyoruz” vs diyemiyorlar. “Bize haksızlık ediyorlar” diyemiyorlar. Bunlara yakın kimseler ise, ismi yıpranmış veya daha doğru tabirle yıpratılmış siyasiler üzerinden “çekemiyorlar gardaş, koltukta gözleri var dostum” edebiyatıyla bu satışları aklamaya çalışıyorlar.

Yine satışa konu topraklarda yerleşmiş kuvvetle muhtemel ihtiyaç sahibi insanlardan “işgalci” olarak bahsediyorlar. Yine yine; mal satışlarını; “toprakları Tanzanya’dan gelenler değil Samandağlılar alacak ehehe :D” şeklindeki ifadelerle güzel göstermeye çalışıyorlar. Savunma argumanları bu kadar basit ve anlamsız gördüğünüz üzere.

Oysa belediye dahil bütün idari mercilerin idari işlem gerçekleştirirken gözetmeleri gereken ilke “kamu yararı”dır. Bu satışlarla kamu ne yarar elde edilecek, bunlar açıklanamamakta. Bakın açıklanmamakta demiyorum açıklanamamakta. Alınacak 3-5 parça demir yığınıyla sağlanacak menfaat ile toprakların çocuklarımıza miras kalmasıyla sağlanacak menfaat arasındaki uçurumu yalnızca ben mi görebiliyorum? Faydalar yarışıyorsa kamu yararının, uzun vadede daha fazla fayda sağlayandan yana olduğu unutulmamalıdır.

Kuvvetle muhtemel siz bu yazıyı okuduğunuz zaman satışlar çoktan gerçekleşmiş olacak. Umarım bu satışları yapanlar da, yapılmasına ses etmeyenler de ileri de pişman olmazlar. Fakat ben kendi adıma şunu söyleyebilirim ki; ben gücümün yettiğince (bildiri dağıtmak dahil) elimden geleni yaptım. Vicdanım rahat ve ileride çocuklarıma alnımın akıyla hesap verebileceğim. Peki ya siz?