24 Şubat 2016 – Bir Şehir Bir Halk vs Bir Şirket Bir Devlet – Cerattepe

Öznelerimizi tanıyalım hemen:

  • Artvin Doğu Karadenizde yer alan, 2014 verilerine göre toplam 34.000 nüfuslu bir şehrimiz. Son yerel seçimleri AKP’li Mehmet KOCATEPE. 2014 Yerel Seçimlerinde AKP 7 küsür, CHP 5 küsür, MHP ise 2 küsür biner oy almış. Milletvekili dağılımı ise, %45 ile AKP 1 adet, %34 ile CHP 1 adet çıkarmış. Söz konusu madenin işlerleik kazanabilmesi için 50.300 adet yetişkin ağacın kesilmesi gereken yani “insan sayısından çok daha fazla ağaç kesilmesi gereken” bir il aynı zamanda.
  • Artvin halkı ise Cerattepe Direnişinden penguen medyasına yansıyabilenlerden gördüğümüz kadarıyla; hakkını yedirmemek için ortalama Karadeniz insanınından farklı olarak nerede bir çevreci varsa elinde biber gazıyla oraya koşan fakat nedense canlı bombalara karşı elinden hiçbir şey gelmeyen kollukla karşı karşıya gelebilme cüret ve cesaretine sahip yeşil tutkunu insanlar.
  • Gelelim illada maden diye tutturan şirkete. 12 şirketten oluşan Cengiz Holding’in patronu Mehmet CENGİZ isimli bir şahıs. Google’da yaptığımız ufak bir arama sonucunda; vergi borçları silinen, başta Almanya’nın bile kıskanıp Gezi olaylarını başlatmasına sebep olan (yerseniz) 3. Havalimanı ve bunun dışında onlarca maden, liman, duble yol, baraj, demiryolu, enerji dağıtım ihalesi alan; “inşaat ya resulallah” düstüründa olduğu anlaşılan kişi. Ayrıca ülkenin ilk 7 yıldızlı oteli de kendisinin. Bir de 17 25 Aralık’ta ortaya çıkmış, ATV ve Sabah’ın Çalık Grubundan alınmaları için görevlendirildiklerine dair tape kayıtları da mevcuttu yanlış hatırlamıyorsam.
  • Gelelim devlete. Eskiden meşhur bir ayrım yapılırdı biliyorsunuz. Devlet ayrı hükümetler ayrı diye. Şimdi ise bunu, 90lı yıllarda doğan çocuklara anlatmak mümkün değil. Tamamiyle uzun vadeli dış politikalardan, denge siyasetinden sıyrılmış, adeta belkide bir sonraki seçimlerde iktidara gelemeyecek bir partinin direktifi ile hareket eder hale gelmiş; bu sebeple Uluslararası arenada yalnız kalmış, Ekvadordan tutun, Lüksemburg’a kadar irili ufaklı onlarca ülkenin takmaz hale geldiği, sınavlarının şaibeli olduğu, mülakatlarında ise torpillerin alenen kabul edildiği bir devletin, hükümetten farklı bir oluşum olduğunu kimse iddia etmesin bana. Kalbini kırarım. Kadroları torpil ile niteliksiz ve kalifiye olmayanlarla doldurulmuş, bürokrasisi gelişen teknolojiye rağmen bir türlü hızlanamayan, vatani görevin bile para ile yapılabildiği; paranın olmaması halinde hergün 2şer 3er ölen er ve erbaşlar içerisinde olmanın kuvvetle muhtemel olduğu, büyükşehirleri hatta başkentinde bile her an bir patlamaya kurban gidebileceğin ama duble yolları olan bir devlet. Hadi gel de bütün bunların hükümetten kaynaklanmadığını iddia et bakalım. Hatta devlet ile hükümet arasındaki bağ o kadar ortadan kalkmış ki, hükümetten nefret edenler devletten de nefret eder hale gelmişler.

Hani derler ya iktidarlar gelip geçicidir, devlet kalıcıdır diye. Bu geçicilikten hep şöyle bir anlam çıkarmışımdır; iktidar partisi gerek iç ve dış siyasette gerekse ekonomide çamura batarsa, halk bir dahaki seçimde ona haddini bildirir. Böylece devlet aynı çamura saplanmamış olur. Fakat bu sefer devlet de aynı çamura yuvarlanıyor sanki, bilemedim.

Taraflar bunlar dostlar. Az çok nerede durduğumu biliyorsunuzdur. Peki siz nerede duruyorsunuz?

Bu arada bir topçu kışlası vardı, ne oldu ona?