24 Haziran 2015 – Seçimlerin Yenilenmesi

Çeşitli koalisyon ihtimallerinin tartışıldığı, Türk demokrasi tarihinde görülmemiş koalisyon tekliflerinin yapıldığı bir hafta daha geçirdik. Büyük ihtimalle dün, Meclis yeni mensuplarıyla ilk oturumunu yaptı ve siyasi partiler tarafından Ankaranın 2 numaralı adamı olan Meclis Başkanının seçilmesi için adaylar belirlenip partiler arası görüşmelere başlandı. Yani yeni meclis seçimlerin ardından ilk kez çalışmaya başladı.

Bu haftaki yazım, geçen hafta vaaddetiğim üzere adından da anlaşılacağı üzere seçimlerin yenilenmesi ihtimali üzerine. Önceki yazılarımdan farklı olarak “hukuki” değerlendirmelerden çok “siyasi” yorumlarıma yer vereceğim bu yazıda; şu an mecliste bulunan 4 siyasi partinin, erken seçim ihtimaline nasıl baktıklarını veya bakmaları gerektiğini izaha çalışacağım.

Sondan başa gidecek olursak; seçimlerin tek galibi HDP’nin oy kaybı yaşayacağı kanaatindeyim. Seçim akşamı eş genel başkan tarafından dillendirilen “ödünç oy” kavramı hemen birkaç gün içerisinde önce parti mensubu vekiller tarafından inkar edilmiş, sonra yine eş başkan tarafından barajı geçmede etkisiz olduğu belirtilerek inkar edilmiştir. İlçemizdeki sonuçlarla birlikte batıda yer alan büyükşehirlerdeki sonuçlar göstermiştir ki; ödünç oylar oldukça fazla olup, bu kadar kısa sürede yetkili ağızlarca reddedilmesi, bu seçimlerde “HDP’yi destekleyen” ama “HDP’li olmayanların” kendilerini kullanılmış hissetmelerine sebep olmuştur. Yine HDP’nin %9 civarında oy alarak baraj altında kalacağına inanılarak destek olunması gerektiği inancıyla hareket eden kesimler de %13 ile kendilerine aslında ihtyaç olmadığını düşünmüş olabilirler. Bu sayede bu kesim, olası bir seçimde tekrardan HDP’ye oy vermek zorunda hissetmeyebilir.

Gelelim şu an söylem ve vaadleriyle tamamen zıt hareket eden MHP’ye. Seçim meydanlarında vaatlerinin neredeyse tamamını AKP’nin faaliyetleri ve olumsuzlukları üzerine kuran MHP’nin; milletvekili sayısını arttırsa da “kendisinin Kürt versiyonu” HDP ile eşit oy almış olması tabanı üzerinde rahatsızlıklara yol açmış gibi görünüyor. Saadet-Büyük Birlik ittifakının “AKP karşıtı” olduğu kabul edilirse, bu ittifaktan umduğunu bulamayan seçmenin milliyetçi kısmının MHP’ye kayacağı aşikar. MHP’nin durumu ile ilgili en kritik değerlendirme ise CHP’ye koalisyona kapılarını kapatması ve AKP’ye bu hususta daha önceki söylem ve vaadlerinin aksine yeşil ışık yakmasıdır. MHP’nin oyunu arttırmasındaki temel etkenin partiye AKP’den rahatsız muhafazakar kesmin destek vermesi olduğu kabul edilirse; MHP’nin bu tavrının ve vaadlerinin aksine AKP ile koalisyonu düşünmesinin oy kaybına sebep olacağı muhtemeldir.

Yorumu en zor parti ise tahmin ettiğiniz üzere CHP. HDP’ye giden ödünç oyların HDP’lilerin söylemleri üzerine partiye geri döneceği düşünülürse partinin oy oranının artacağı tartışmasızdır. Yine kendisine kapıları kapatıp, AKP ile koalisyon flörtüne başlayan MHP’nin muhafazakar olmayan milliyetçi kesminin, olası bir CHP-HDP kolisyonuna rağmen destekleme ihtimali de mevcuttur. Aynı zamanda hükümetin kurulması için başbakanlık koltuğundan vazgeçen bir lidere sahip olan partinin kararsız seçmene sempatik görüneceği de açıktır. Buna karşın, o kadar çabaya rağmen önceki bir önceki genel seçimdeki %25,94 lük oy oranını %24.82’ye, milletvekili sayısını da 135’den 131’e düşüren partinin tabanca başarısız kabul edilmesi kaçınılmazdır. Bu tabanın, aşırı sol kesiminin yükselişteki HDP’ye kayma ihtimali de mevcuttur.

AKP’ye gelecek olursak; değerlendirmemiz gereken ilk husus “3 dönem kuralı” olmalıdır. Parti Tüzüğünün 132. maddesi uyarınca; 4. seçim dönemi aday gösterilmeyen partinin ağır topu sayılabilecek adayların olası bir seçimde yeniden aday olmak isteyebilecekleri yüksek bir ihtimaldir. Bu durumda yeni vekillerle eski vekillerin çatışmasının Davutoğlu’nun yetersiz kalması ihtimalinde partiyi yıpratacağı, il bazlarında il ve ilçe teşkilatlarının vekil adayları arasında kalmasına sebep olacağı bu ihtimalin görünen sonuçlarından yalnızca birkaçıdır. AKP’nin tek başına iktidar olamayaşının, kişisel menfaatleri doğrultusunda hareket eden ve partinin bu durumunu sonun başlangıcı olarak değerlendiren sermaye gruplarınca “batan gemi” olarak değerlendirilebileceği ve terkedilmek isteneceği bir ihtimal olarak bizi beklemektedir. Hali hazırda seçimin akabinde, medya sektöründeki 180 derece dönüşler buna işaret etmektedir. Ayrıca doğuda AKP’yi destekleyen seçmenlerin HDP’nin başarısını görmezden gelebileceklerini sanmıyorum. Buna rağmen, Saadet-Büyük Birlik ittifakının “AKP alternatifi” olduğu kabul edilirse yaşamış oldukları başarısızlık, muhafazakar sağ seçmenin AKP’ye oy vermesine yol açacaktır. Aynı şekilde AKP’ye bu seçimde oy vermekten vazgeçmiş olanların koalisyon ihtimali karşısında tekrar AKP’yi destekleme ihtimalleri de mevcuttur.

Sonuç şu ki; olası bir seçimde, bütün partilerin oylarının arttırıp arttırmayacağı belirsizdir. CHP bu hususta diğer partilerden daha şanslı görünse de hükümet kurma çabalarının partilere etkisinin ve seçmenin reflekslerini ne derecede etkileyebileceğini bilemediğimiz için seçimlerin yenilenmesi hususundaki çabası kumar oynamak olacaktır. Diğer partilerin de aleyhine görünen seçimlerin yenilenmesi ihtimali, belki de olası bir koalisyon ortaklığı dolayısıyla kaybedecekleri oylardan daha az oy kaybetmelerine yani daha az zarar görmelerine yol açabilecektir. Önümüzü dörebilme adına buss çok değişkenli denklemin çözülmesini bekleyip görmekten başka çaremiz yok.