23 Aralık 2015 – Karşiim İsrail

Başlık tam olarak anlaşılmamış olabilir, hemen izah edeyim. Böyle bir şeyler istiyecekmişçesine yanınıza sokulan, ancak işi düştüğünde karşınıza çıkan birinin; ağzını yaya yaya ve yalvarır bir ses tonuyla “kardeşim” demesi aslında karşiim. İsrail’i ise hepimiz biliyoruz; kahve muhabbetlerimizin vazgeçilmezi. Hemen hemen dünya üzerinde gerçekleşen bütün pislikler “işte bunlar hep israil oyunu” denerek üzerine atılan, kimi zaman bürokratlarımızca sevmedikleri kişilere karşı kullanılarak TV önünde “dölü” olmakla suçlanılan, küçücük yüzölçümüne rağmen bütün arap-müslüman dünyasını titreten ülke. (Biliyorsunuz Etimoloji yani köken bilimi çerçevesinde; Yunan tohumu, Ermeni dölü gibi ifadeler bürokratlarca sık kullanılır bizde.) İsraile hayran olduğum sanılmasın; arap-müslüman dünyasının 5 para etmediğine inananlardanım. Biri Yemen’e saldırır, toprak kaybeder; diğeri roketatarla adam vuran, canlı canlı insan yakan, tankla insan ezen ve bütün dünyaya bunları yayın yapan terör örgütünü destekler, Rusya gelir bir tarafından kan alır; 4-5’i birleşip danaya girer gibi İsrail’e girmeye çalışırlar 5 günde yenilir, üstüne üstlük toprak kaybederler vs.

Biliyorsunuz Rusyayla yaşanan doğalgaz düellosu bir süredir gergin olan İsraille ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmemize sebep oldu. İktidar partisi sözcüsünün dediğine göre, “İsrail bizim dostumuz”muş, öğrenmiş olduk. Tabi bu beyandan sonra bize b?k yemek düşer, ne haddimize öldürülen filistinli bebekleri hatırlayıp dostumuz değil demek. Olan yine, İsraili protesto etmek için kola satın alıp sokağa döken, sözde “oy kullanacak yeterlilikteki” vatandaşlarımıza oldu.

Bakınız sorun İsrail yada İsrail ile olan ilişkilerimizin düzelmesi değil. Sorun yanar dönerli, allaha emanet şekilde ilerleyen dış politikanın bizi dünya karşısında düşürdüğü durum. “Affettin mi şapşik ;)” diplomasisiyle ne kadar ciddi göründüğümüzü düşünebiliyor musunuz? Dostla düşman bu kadar kolay ilan edilmemeli. Dost olan bu kadar kolay düşman; düşman olan bu kadar kolay dost olmamalı. Ama kime anlatıyorsun, herşeyin en iyisini onlar bilir. Önemli olan menfaatse; gurur, onur vs hepsi yalan olabiliyor, gördüğünüz üzere.

Bir de aradaki soğukluk yetmezmiş gibi, Ermenistanla Azerbaycan arasındaki Bağlık-Karadağ (Dağlık-Karabağ?) sorununda Rusyayı Azerbeycan için karşına al. Elindeki tek argüman da “ama Baran, Azeriler bizim kardeşimiz :(” olsun. Nasıl kardeşler ama, daha Kıbrısı bile tanımıyorlar. Hadi Kıbrıs’ı tanımıyorsun, Güney Kıbrısı da tanıma; o da olumlu. Ama nerdeee…

Dikkat çekilmesi gereken diğer bir husus; İsrail – Türkiye yakınlaşmasının olası ilk meyveleri. Kardeş İsrail (!) uzunca bir aradan sonra Suriyede operasyon düzenleyip, Esad yanlısı Hizbullah liderini jetleriyle vuruyor. Amanallahım bu nasıl tesadüf! Görünen o ki, ortadoğuya şer yağmaya devam edecek.

Biz bütün bu dertlerle uğraşalım; Kuzey Avrupada diplomasi romantizmi yaşansın. TV’den görmüşsünüzdür; (mahalle yanarken saçlarını tararcasına) Norveçte, 100. yılını kutlamaya hazırlanan Finlandiya’ya dağ hediye edilmesi tartışılıyor. İşte gavur farkı…

Son sözümü konuyla alakası olmadığı halde; polis kurşunuyla, evinde, “Ben sana ne dedim?” nidalara eşliğinde, ailesinin gözleri önünde öldürülen Dilek DOĞAN için söylemek istiyorum. İleri demokrasi dedikleri şey o kadar ilerledi ki gözden kayboldu Dilekcim; ne biz görebildik, ne sen gitmeden o gelebildi…