22 Haziran 2016 – Sahi Bir Topçu Kışlası Vardı Ne Oldu Ona?

Öğrencilik sona ermiş, zorunlu angarya pardon staj yapıyorum Kocaelinde. İstanbulda okuyan Samandağlı bir arkadaş uzun bir müddet sonra ilk kez beni arıyor. Hal hatır bile sormadan “çabuk taksime gelmen lazım, hepimiz buradayız” dedi hiç bir izahat vermeden. Ufak bir eylem yapıldığından haberdardım evet ama bunun Cumhuriyet tarihinin en büyük direnişlerinden biri olduğundan habersizdim. Ve ben tamamen şansımın da yardımıyla direnişin ilk gecesini Gezi Parkında geçirenlerden biri oldum. 5-7 gün boyunca da Kocaeli Cumhuriyet parkındaki gösterilerin tamamına da katıldım. Bu şerefi yaşayanlardanım anlayacağınız.

Neden bütün bunları anlattım, sıra gelecek…

Olaylar nasıl başlamıştı biliyorsunuz. Mahkeme kararlarına rağmen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının Taksim’i “imar izni olmaksızın” yayalaştırmaya çalışması sebep oldu. Kalyon İnşaat’ın işçileri nereden edindikleri meçhul zabıta önlükleriyle gruba müdahale etti. Fakat kalleşçe tezgahlanmış bu oyun başarısız oldu. Ertesi sabah saat 05:00’da ise bu sefer polis müdehalesi başladı. Fakat bu başarılı olmaktan ziyade direnişe katılanların sayısını daha da arttırdı. Akabindeki daha gaddarca olan 2. müdehalede de sonuç değişmedi ve eylem kitlesel hale geldi. Tabi dönemin başbakanı Tayyip ERDOĞAN da ne olursa olsun oraya topçu kışlasının yapılacağını defaatle vurgulamıştı. “Birkaç çapulcu”dan tutun “polise emri ben verdim” beyanlarına kadar eylemciler yani biz adeta kışkırtıldık ve direnişe daha sıkı sarıldık. Katılımın 48 vilayete yayılmasıyla korkan iktidarın projeden geri adım atması ile olaylar yatıştı. Geride yitirilimiş, gözlerini kaybetmiş gençlerimiz kaldı.

Şimdilerde yine benzer kışkırtmalara maruz kalıyoruz. Durduk yere bu konu malum çevrelerce yeniden açılmış durumda. Yine neyin üzeri örtülüyor diye düşünüyorum, karşıma oldukça fazla sebep çıkıyor. Amerikada görülen ZARRAB dosyasının malum kişilere uzanmasından tutun, dış politikadaki saygınlığın yerin dibine girmesine; turizmin ve ihracatın çökmesiyle yaklaşan ekonomik krizden tutun, liselilerin başkaldırmasına kadar onlarca sebep var evet. Tabi tahminimce bu konu sadece bunların üzeri örtülsün diye çıkarılmadı ortaya. İktidarın yeniden mağdur olması gerekiyor. Bizde mağduriyet sevilir çünkü biliyorsunuz. Üstleri çıplak deri eldivenli 50 kadar gencin çocuklu bir kadına golden shower yaptığı gibi fantastik bir o kadar da rezil bir düşüncenin üretilmiş olması bile mağduriyetin ne kadar önemli bir argüman olduğunu doğrulamıyor mu zaten?

Yarın öbür gün gezi parkına iş makinaları yeniden girdi diyelim. Tekrardan meydanlara inip iktidara yukarıdaki olanakları vermeli miyiz yoksa inmeyerek kırmızı çizgimiz, onlarca cana ve göze malolmuş geziyi terketmeli miyiz bilemiyorum gerçekten. Bildiğim tek bir şey varsa da olası bir iç savaşın tohumlarının bir bir ekiliyor olması. Son günlerde yaşanan dincilerin (dindar demiyorum dinci diyorum) kendi yaşam tarzlarını şiddet uygulayarak dayatması ve gelenekselleşen ramazan dayakları bunun örneklerinden değil mi?

Belki de yeni bir gezi geliyor bilemiyorum. Ama eskisinden pişman mıydık peki? Deli misin! Bu benim çocuklarıma gururla anlatacağım hikayelerimden biri. Tarih bugünleri yazdığında ben gurur duyanlardan olacağım. Bu arada; sahi bir topçu kışlası vardı ne oldu ona?