Seçim sonuçları evet çıktığı için değil, seçim güvenliğine gölge düştüğü için güle güle demokrasi diyorum. Artık bu saatten sonra YSK tarafından yapılan hiç bir seçim, tartışmasız olamayacak ne yazık ki… Vergilerimizle ayakta duran Anadolı Ajansına ise diyecek hiç bir şey bulamıyorum…
Zaten TV’lerdeki iddiaları az çok dinlemişsinizdir. Seçim Kanununun 98. maddesinin 4. fıkrası açık bir şekilde üzerinde sandık kurulunun mührü bulunmayan ou pusulalarının geçersiz oy olarak kabul edileceğini düzenlemiştir. YSK ise bu kuralı seçim günü sandıklar kapanana kadar geçerli kabul etmiş, sandıklar kapandıktan sonra ise kanun gereği geçersiz olan oyların, kanuna rağmen geçerli olarak kabul edileceğini duyurmuştur. Yani oyun esnasında kural değişikliğine gitmiştir. Hem de kendisini kural koyma yetkisinin bulunmadığı bir noktada.
Evet YSK’nın kanuna aykırı şekilde hareket etme özgürlüğü yoktur. YSK’yı bırakın, hiç bir devlet kurumunun bunu yapma yetkisi yoktur. Ama nedense Anayasa’nın her daim çiğnendiği, mecliste edilen yeminlerin bir türlü tutulmadığı, Anayasaya açıkça aykırı OHAL KHK’ları ile sadece darbe girişimi ile değil a’dan z’ye her konuda düzenleme yapıldığı bir dönemde olduğumuz için bu durum kimsenin gözüne batmıyor ne yazık ki.
Bakın, YSK atanmışlardan oluşan bir kuruldur, milleti temsil yetkisi bulunmamaktadır, kaldı ki görevi gereği buna ihtiyacı da yoktur. Dolayısıyla milli iradenin yani meclisin yasalaştırdığı, Cumhurbaşkanın Resmi Gazetede yayınlamak suretiyle yürürlüğe soktuğu bir kanun maddesini, vermiş olduğu bir kararla ilga edebilmesi mümkün değildir. Hatta hatta, kendi vermiş olduğu kararların kanunla çelişmesi halinde, doğrudan kanun hükümlerinin uygulanması hukuk devletinin getirdiği doğal bir sonuçtur. Ama bizde bunun asla bu şekilde olmayacağı herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
YSK’nın yaptığı diğer bir hukuksuzluk ise başkanının basın toplantısında itirazların nasıl sonuçlandırılacağına yönelik reyini belli etmesidir. Daha başvuruların içeriği belli değilken, deliller görülmemişken bir yargı organı niteliğindeki YSK’nın başkanı çıkıp itirazların geçersiz olduğunu söylüyor. Oysa böyle bir beyanda bulunması kanunen de hakkaniyet gereği de mümkün değil. Mahkemelerde görülen en basit davalarda bile hakim hüküm vermeden önce reyini belli ederse o hakimin davadan el çekmesini sağlayabiliyorsunuz. Ama koskoca YSK’nın başkanı çıkıp reyinin rengini belli edebiliyor. Ne kadar garip değil mi?
Bir de şaibe giderilsin diyecekleri yerde, YSK kararlarının denetlenemediğini TV TV gezip anlatan hukukçular varya, hukuka en çok onlar ihanet ediyorlar. Evet Anayasa gereği YSK kararlarına karşı iç hukukta başvuruda bulunup hakkımızı arayacağımız herhangi bir yargı organı mevcut değil. Fakat bunun böyle olması, YSK’nın kanunun açık hükmüne tamamen zıt kararlar verebileceği anlamına gelmiyor. Tekrar ediyorum, YSK kanunla bağlıdır ve kanun değiştirme yetkisi olmadığı gibi halk tarafından seçilmediği için bu konuda meşruiyeti de yoktur. Dolayısıyla açık kanun hükmüne rağmen mühürsüz pusulaların geçerli kabul edileceğine ilişkin karar; hiçbir başvuruya gerek kalmaksızın kendiliğinden geçersizdir. Uygulanmasında ısrar edilmesi anayasal suç niteliğindedir.
Peki bu hukuksuz kararın ısrarla dayatılması karşısında ne yapılabilir? Bakın bu konu çok ciddidir. Bundan sonra seçim kanunun YSK tarafından eğilip-bükülebileceğine delalet eder. Bu sebeple, üzerinde ciddiyetle durulmalıdır. Hayır cephesi tarafından YSK üzerindeki baskı arttırılmalıdır. Bu konu medyanın gündeminden bir an olsun bile düşürülmemelidir. Sadece içeride değil; Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler bazında bu hukuksuzluk dile getirilmelidir. Bütün muhalifler tarafından bu konunun üzerinde ciddiyetle durulmaldır. Aksi takdirde millet vicdanında şaibeli olarak kalacak bu seçim ve sonraki bütün seçimler, hile gölgesi altında gerçekleşecektir. Benden söylemesi…