Son yazımdan bugüne kanlı bir hafta geçirdik. Onlarca güvenlik kuvvetimizi, insanımız hain saldırılar, çatışmalar sonucunda toprağa verdik. Amerikan Büyükelçiliğine bile saldırı girişiminde bulunulan bu günlerde; AKP ile CHP geçtiğimiz pazartesi günü koalisyon görüşmelerinin ilk ayağını gerçekleştirdiler. Kuvvetle muhtemel yarın yada Cuma günü görüşmeye devam edecekler. Hem de Kılıçdaroğlu’nun “Berkin’in annesine ne deriz?” söylemine rağmen.
Doğuda her ne kadar medyada yer almasa da çatışmalar devam ededursun, HDP’li Şırnak Belediye Başkanı ve DBP (Demokratik Bölgeler Partisi) il başkanı ortak bir basın açıklama yaparak ilde yer alan devletin tüm kurumlarının kendileri için meşruiyetlerini yitirdiğini, gerekirse devlete karşı meşru müdafaa içerisinde bulunacaklarını beyan ederek “fiilen” özerklik ilan ettiler. Yetmez ama evetçiler ve (görece) Akil insanlardan ise ses seda yok.
Yine bir özel harekat polisinin, Hakkari Yüksekovada, 52 işçiyi yüzüstü yere yatırarak, görevi olmadığı halde tamamını suçlu ilan etmek suretiyle, “Türk’ün gücünü göreceksiniz” gibi bölge halkı için kaşıyıcı bir söylemle tehdit etmesi ve bunu gururla sosyal medyaya yüklemesine de bu hafta tanık olduk. Sonuç olarak; hem polis, hem savcı, hem de hakim olan bu polis kardeşimizin zulmettiği 46 kişi ise savcılıkça derhal serbest bırakıldı. Amanallahım ne kadar da öngörülü, şaşmaz bir kolluk!
Aynı özel harekatçı polis hazır yakalamışken, “Yahu bu devlet size ne etti?” diye sormaktan da kendini geri alamadı. Oysa bunu daha önce kendine sormuş olsaydı bu bilinç düzeyinde olmayacaktı. Devlet sana hiçbir şey yapmamış olabilir güzel kardeşim, bize yaptıklarından kendi adıma bir kaç kuple örnek verecek olursam; GSS prim borcu, üniversiteli işsizler, kimi zaman mal veya hizmetin değerini aşan vergiler vs. henüz ilk aklıma gelenler. Sıralı tam listeye ise ekşisözlükten erişilebilir. Biraz empati allah için.
Kanımca bu haftanın en göze batan gelişmesi; “Süper Savcı” Zekariya ÖZ ve aynı yolun yolcusu diğer 2 ex-savcı (arapçasını bilmediğim için ingilizcesini yazdım) hakkında Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, Savcılıkça talep edilen yakalama istemini kabul etmesi ve akabinde hakkında yakalama kararı çıkarılan savcının Gürcistan’a kaçtığı iddiası. Hey gidi hey… Zamanın dokunulmaz, astığım astık, kestiğim kestik savcısı… Ergenekon, Balyoz, Oda TV, Şike soruşturma/kovuşturmalarında ölümüne sebep olduğu insanların ahı öbür dünyaya bile kalmadı. Eğip büktüğü, zulüm aracı olarak kullandığı hukuk şimdi en çok kendisine lazım. Gönül isterdi ki bugünlere 17-25 Aralık Yolsuzluğuyla değil sabep olduğu ölümlerle gelsin. Bu arada, biz kendisinden kurtulduk, şimdi Gürcüler düşünsün…
İşin hayret verici boyutu ise ÖZ’ün yürüttüğü davalarda; hatırlarsanız bir kaç istisna dışında, hakkında tutuklama kararı veilen hemen hemen herkes yurtdışında bile olsa gelip teslim olmuştu. Artık haklı olduklarına güvendiklerinden mi yoksa cesur olduklarından mı bilemiyorum. Sizce ÖZ’ün teslim olmamasının sebebi ne? İlki mi öteki mi ikisi mi?
Evet özel harekatçı kardeşim, evet diğer hukuku çiğneyen, eğip büken, su istimal edenler… Ey “şimdilik” gücü elinde bulunduran makam sahipleri (bilhassa torpille, kul hakkı yiyerek, yalan vaadlerde bulunarak, halkı sindirerek makam elde edenler)… Hatta parası ile herşeyi satın alabileceğini sananlar… Görüyorsunuz ki hukuk herkese lazım, ne elinizle ne dilinizle kirletmeyin onu. Gün gelir en çok sizin ihtiyacınız olur.