Bir seçim döneminin daha sonuna geldik. Ülke çapında seçmenler oylarını kullanıp, siyasal tercihlerini meclise yansıtmaya çalıştılar. Her zamanki gibi oy çalındığına ilişkin iddialar duysak da partilerin aldığı önlemler, oyveotesi.org’un çabaları ve caydırıcı etkisi ile çok ekstrem usulsüzlüklerle karşılaşmadığımızı söyleyebilirim.
Bildiğiniz üzere sonuçlar, herhangi partiye tek başına iktidara gelme yetkisi vermediği gibi 4. partinin de meclise girmesine yol açarak “temsilde adalet”in eskiye nazaran daha büyük oranda gerçekleşmesine sebep oldu. Hükümetin nasıl kurulacağı, kimlerin koalisyon ortağı olarak hükümet kurmada inisiyatif alacağı, erken seçim ihtimali vs. halihazırda seçim akşamından beri TV kanallarında tartışılmakta. Bu yazıda benim değinmek istediğim konu ise bu oy dağılımının görünmeyen yani henüz seslendirilmemiş etkileri olacak. Umarım kafalardaki birçok soru işaretini giderebilirim.
- Yolsuzluk iddialarına adı karışan bakanlara Yüce Divan yolu açılabilecek: Anayasanın 100. maddesi; 55 milletvekilinin talebiyle Meclis soruşturması açılabileceğini, Yüce Divana sevk için 276 milletvekilinin oyunu yeterli olacağını ön görmüştür. Daha önceden Bakanların mensup olduğu parti tarafından reddedilen bu istem bu sefer CHP, HDP ve MHP’nin müteffikliği ile kabul edilebilecek, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları Anayasa Mahkemesinin önüne gelebilecektir. Yine olası diğer durumlarda da vekiller hakkında bu 3 partinin ittifakı ile Yüce Divana sevk mümkün olacaktır.
- Cumhurbaşkanı herhangi bir sebepten ötürü Vatana İhanet ile suçlanamayacak: Mit tırları ile ilgili olarak bazı Anayasa Hukukçuları tarafından TV forumlarında dillendirilen bu olasılık mevcut oy dağılımına göre mümkün görünmüyor. Anayasanın 105. maddesi; bu suçlamanın en az 367 milletvekili ile yapılabileceğine işaret ediyor. Oysa CHP, HDP ve MHP’nin vekil sayısı bu sayının altında.
- Erken seçime gidilmeden tek parti hükümeti kurulabilir: Bu ihtimal Cumhurbaşkanınca hükümeti kurma yetkisi kendisine verilmiş partinin, diğer parti veya partilerin güven oyu oylamasındaki desteğiyle gerçekleşebilir. Bu şekilde kurulan hükümet içerisinde güven oyunda destekte bulunan partinin herhangi bir vekili bakan olarak bulunmaz. Bu ihtimal hukuken mümkün olsa da siyaseten pek mümkün görünmüyor.
- Cumhurbaşkanının örtülü ödeneği kaldırılabilir: Cumhurbaşkanına Parlementer Sistemin karakteriyle bağdaşmadığı halde verilen bu ödenek, yeni bir kanun değişikliği ile kaldırılabilecek. İç güvenlik yasası ve CHP, MHP ve HDP’nin istemediği şu an yürürlükte bulunan bütün yasalar aynı şekilde yenileriyle değiştirilebilecek veya mülga edilebilecek.
- AKP’nin kanun tasarıları reddedilebilecek: Anayasanın 96. maddesi uyarınca vekillerin tamamının katıldığı bir oturumda CHP, HDP ve MHP’nin oylarıyla AKP’nin kanun teklifleri reddedilebilecek. Fakat karar; Anayasanın 96. maddesi uyarında “katılanların salt çoğunluğu yani yarısının 1 fazlası ile” alınabileceğinden AKP’nin katılımcılarının diğer partilerinden katılımcılarının toplamından 1 fazla olduğu durumlarda bu geçerli olmayacaktır.
- CHP, HDP ve MHP; AKP’nin muhalefetine rağmen kanun tasarılarında bulunabilecekler: Bu durum daha önce geçerli değildi. AKP’nin oluru olmadan diğer partiler ittifak da kursalar yasa yapamıyorlardı. Şimdi ise bu durum mümkün. Tabi AKP’nin de 110 milletvekili imzasıyla tasarıları Anayasa Mahkemesine taşıma yetkisi de hala mevcut.
- CHP, HDP ve MHP; birlikte Anayasayı değiştirebilme kudretine sahip değiller: Birleşseler de bu partilerin toplam millevekili sayısı 330’a ulaşamadığından Anayasayı değiştirebilmeleri mümkün görünmüyor.
- AKP’ye karşı açılabilecek bir kapatma davası partinin kapatılmasına sebep olabilecek: 2008 yılında görülen kapatma davası neticesinde “iktidar partisinin kapatılmasının istikrarı olumsuz etkileyeceği” gerekçesiyle 11 kişilik Anayasa Mahkemesinin 10’u”laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldiğini” kabul ederek kapatılması yerine devlet yardımından mahrum bırakılmasına karar verdiği AKP, hakkında yeniden dava açılması halinde bu sefer aynı gerekçe ile kapatılmaktan kurtulamayacak. Yani bu sefer daha yaratıcı olunması gerekiyor.
- CHP, HDP ve MHP; olası bir AKP hükmetinde (koalisyon ortağı da olsalar) Gensoru ile Hükümetin düşmesine ve/veya bakanın görevden alınmasına yol açabilir: Anayasanın 98. maddesi uyarınca, 20 vekil tarafından verilebilen Gensoru önergesi, oturuma katılanların salt çoğunluğu yani katılanların yarısının bir fazlasının oluru ile gündeme alınabiliecek, 276 güvensizlik oyu ile kabul edilip hükümetin veya ilgili bakanın düşmesine yol açabilecektir.
- CHP, HDP ve MHP; seçimlerin yenilenmesi kararınını tek başlarına alabilirler: Anayasanın 77. maddesi uyarınca katılanların salt çoğunluyla erken seçim kararı verilebieceğinden, bu 3 parti erken seçim kararı verebilir.
- Bütçenin oluşturulması, Meclis komisyonları gibi mecliste faaliyet gösteren içtüzük kaynaklı gruplarda denge sağlanacak: Önceki dönemlerde görülen tek parti liderliğindeki komisyonlar bu sayede varoluş amaçlarına uygun olarak gerçekten de araştırma, inceleme, değerlendirme, partiler arasında fikir alış verişinde bulunma ortamları haline gelecek. Aynı şekilde bütçedeki tek parti dayatması da ortadan kalkmış olacak.
- Kurumlara gönderilen parti temsilcileri istedikleri gibi karar alamayacak: Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi üyeleri meclis tarafından belirlenen kurumlarda artık tek partinin etkileri görülmeyecek. RTÜK gibi mecliste grubu bulunan partilerin temsilci bulundurdukları kuruluşlarda ise dağılım tek partinin hegamonyasından çıkacak. (Örneğin RTÜK’teki 9 üyenin 5’i aynı partinin temsilcisi olduklarından RTÜK’ce alınan kararlar hep tek partinin görüşü doğrultusundaydı. Bu kırılmış olacak.)
- Cumhurbaşkanlığı sarayının durumu CHP, AKP ve MHP ittifakı ile belirlenebilecek: Bu partilerin çıkarabileceği bir yasa ile Sarayın başka bir kuruma veya devlet organına tahsisi gerçekleşebilecek.
Tabi bunlar sonuçlardan bazıları daha doğrusu ilk aklıma gelecek kadar önemli olanları. Uzun vadede diğer bütün etkilerini de göreceğimizden eminim.
Bu hafta konu dışında ekleyeceğim bir husus daha var. Yerel basına da yansıyan Kapısuyunda gerçekleşen vahim olayla ilgili olarak; biraz da şansımın etkisiyle kızlarımızın vekilliğini üstlenmiş bulunmaktayım. Soruşturma devam ettiğinden ve soruşturma aşamasında gizlilik esas olduğundan herhangi bir bilgi vermem doğru olmayacaktır. Fakat şunu söyleyebilirim ki, kızlarımızın sağlığı ve şüphelinin akıbeti ile ilgili olarak Savcılık ve Adliye personeli oldukça hassas ve duyarlı davranmaktadırlar. Ben de sorumluluğumun farkında bir avukat olarak elimden geleni yapacağıma söz veriyorum.