07 Şubat 2018 – Kutuplaşma

Bu haftaki yazım, ülkedeki derin siyasi ayrılıklar ve parti tabanların birbirine bakış açısı üzerine istatistikler içeren bir yazı olacak Ülkenin geldiği noktayı görmek adına, verilerin ve rakamların ne dediğine kulak vermekte fayda var.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezinin, 2017 yılı verilerine dayanarak yaptığı akademik araştırmada; parti seçmenlerinin diğer parti ve bunların parti tabanlarına bakış açıları istatistiksel bir biçimde ortaya konmuş. Yazıyı sayı ve istatistiklere boğmamaya dikkat ederek, bunların en önemlilerine değinmeye çalışacağım.

Yapılan araştırmada, vatandaşların kendilerine en yakın gördükleri partiler sırasıyla; %43,4 AKP, %21,5 CHP, %11,5 MHP, %9 HDP VE %5,5 ile İYİPARTİ olarak belirlenmiş. Kendilerine en uzak parti sorulduğunda ise %53 HDP, %24 AKP, %13 CHP ve %8 MHP şeklinde cevap verilmiş. Yani AKP her 4 kişiden 2’si tarafından benimsenmişken 1’i tarafından kesinlikle istenmemekte ve diğer 1’i tarafından kendisine oy verilmemekte. CHP’de ise oran kutuplaşmama adına daha umut verici iken HDP’de işlerin iyi gitmediği görülüyor.

HDP aynı zamanda diğer partilerin tamamında, seçmenlerin tercih etmeyi düşünmediği partiler listesinde ilk sırayı kimseye kaptırmıyor. AKP’de de durum aslında çok iç açıcı değil. CHP’lilerin %62’si, HDP’lilerin %36’sı ve İYİPARTİ’lilerin %27’si AKP’yi kendilerine en uzak parti olarak görmekteler.

Parti tabanlarının diğer partilere değil de, parti tabanlarına yani seçmenlerin birbirlerine bakış açısına gelecek olursak; anketlere katılanların %79’u kızlarının en uzak hissettikleri partinin taraftarlarından biriyle evlenmesini istemiyor. %74’ü bunlarla iş yapmak istemiyor, %50’si bunlarla komşu olmak istemiyor. Çocuklarının bunların çocuklarıyla oynamasını istemeyenlerin oranı ise %68. Rakamlar, aynı ülke vatandaşlarının sosyal ilişkilerde birbirlerine ne kadar hoş görüsüz olduklarının yansıması.

Sosyal ilişkilerde hoşgörüsüzlükten siyasal tutumda ve siyasi haklarda hoşgörüsüzlüğe gelelim. Ankete katılanların %47’si kendilerini en uzak hissettikleri parti taraftarlarının yürüyüş yapmasını olumlu bulmuyor. %44’ü toplantı düzenlemelerini, %43’ü basın açıklaması yapmalarını onaylamıyor. Hatta %50’si bunların telefonlarının dinlenmesi onaylıyor. Bu rakamlar seçimler sonrası yaşanabilecek iç karışıklarının habercisi değil mi?

Gelelim araştırmaya katılanların kendilerini nasıl tabir ettiklerine. Katılımcıların %30’u kendilerini Türk olarak tanımlarken, 2. sırada %17 ile Atatürkçüler ve 3. sırada %13 ile dindarlar yer almakta.

Araştırmada bir de parti tabanları ile kimlikler arasındaki ilişkileri göstermek adına bir Mütekabiliyet Haritası hazırlanmış. Bu haritaya göre; CHP tabanı Aleviler, Atatürkçüler ve Laiklerden oluşmakta. AKP tabanı ise Dindar insanlar ve muhafazakarlardan, MHP tabanı Ülkücüler, milliyetçi ve muhafazakar insanlardan, İYİPARTİ ise eğitimli ve modern insanlardan oluşmakta.

Araştırmada yer verilen son ve bence en önemli husus ise, tabanların dışlanma durumları. Ankete katılanlar arasında en dışlandıklarını hissedenler HDP’lilerden oluşmakta. Bunların %43’ü karakollarda, %35’i devlet dairelerinde, %31’i iş başvurularında kendilerine kötü davranıldığını belirtmişler. Dışlanma hissiyatı hususunda 2. sırada ise CHP yer almakta. CHP’lilerin %27’si karakollarda, %28’i devlet dairelerinde, %25’i ise iş başvurularında dışlandıklarını belirtmişler. AKP ve MHP taraftarları ise bu ortamlarda kendilerine kötü davranılmadığını belirtmişler.

Sonuca gelecek olursak; bir ülkeyi bölmek, yalnızca onun bazı bölgelerini birbirinden fiilen ayırmaktan ibaret değildir. Ülkede yaşayanların kader birliğini, ortak yaşama iradesini, gelecekten beklentilerini, birbirlerine olan bakış açıları ve hoşgörülerini bozmak ve yıpratmak da bir ülkeyi bölmektir. Dolayısıyla siyasi rant ve oy uğruna kutuplaştırıcı söylemlerden uzak durulması ülkemizin bekası için gereklidir. Ötekileştirilmek ya da dışlamak ya da en hafif tabirle bir gruba böyle olduğunu hissettirmek, bugün geldiğimiz noktada en önemli konulardan en gereksiz konulara toplumun farklı reaksiyon vermesine yol açmaktadır. Böyle bir durum yarın öbürgün içerden destekli dış müdehalelere varan yıkıcı sonuçlara yol açabilir. Dolayısıyla bütün bu riskleri görüp, ona göre hareket etmekte fayda var.