Sanıyorum dünyada işe yarar olarak bilinen şeyleri amacından saptırıp silaha dönüştürmede üzerimize yok. Mülakat da bunlardan biri ülkemizde. Sözde seçilecek kişinin o mevkiiye uygun olup olmadığının tespiti için yapılması gereken mülakatlar; önce yandaşların, şakşakçıların haketmedikleri kadrolara yerleştirilmesi için, şimdilerde ise farklı düşünenlerin hakettikleri konumlara gelememesi için yapılan, yapanların yanı sıra, göz yumanlardan, ses çıkarmayanlara herkesin kul hakkı yediği bir eleme aracı konumuna geldiler.
Evet öğretmenlik için yapılan ve geçtiğimiz hafta sonuçları açıklanan mülakatlardan bahsediyorum. Hani “15 Temmuz hakkında ne düşünüyorsun?”, “Reis deyince aklına ne geliyor?” , “Oruç tutuyor musun?”, “Gezi’de ne hissettin?”, “Yılbaşı kutluyor musun?”, “Cunta nedir?” gibi sorularla malum partiden olmamayı geçtim, o parti mensuplarının yaşayış tarzını benimsemeyenlerin elendiği mülakatlardan bahsediyorum. 15 Temmuz’un sivil darbeye yol açtığını düşünen, reyiz deyince aklına puta tapar gibi insan tapan kimseler gelen, Gezide özgürlüğü hisseden, yılbaşı kutlayan, cuntanın da sivil darbe gibi anti-demokratik olduğunu bilen ben gibi düşünen nice aydın öğretmenin; yüksek yazılı sınav puanlarına rağmen mülakattan düşük puan verilerek elenen öğretmenlerin sesi olacağım bu hafta.
Öğretmenler ve adliye personellerinden önce, darbe teşebbüsünde buluna askerler ile birlikte açığa alınıp akabinde meslekten çıkarıldı hakim ve savcılar biliyorsunuz. Mevcut iktidarın başa geldiği 2002 yılından beri mülakatlarla alınan hakim ve savcılardan bahsediyorum. Çoğu ihraç edildi, büyük kısmı tutuklandı. Bu demek değil midir ki; siz mülakatları yapamıyorsunuz ey hükümet? Yapamıyorsunuz da değil aslında, yanlış yapıyorsunuz. Şimdilerde terör örgütü üyeliğiyle suçladığınız hakim savcıları kendinizin seçtiğinizi, kurullara listeler şeklinde kendinizin gönderdiğinizi ne çabuk unuttunuz? Hala görmüyor musunuz bu hatanızın başınıza neler açtığını da aynı şeyleri yapmaya devam ediyorsunuz?
Bütün bu haksızlıklara karşı muhalefet cephesinden ise neredeyse hiç ses yok. Hakkı yenen öğretmen adayları; muhalefet partilerine, başta sendikalar olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütlerine dertlerini yakınacakları yerde BİMER’e yazarak kendilerini kendilerine şikayet ediyorlar. Düşünsenize herkes o kadar kabullenmişki muhalefetin cılızlığını yada iktidarın gücünü, sorumlulardan medet umuyorlar.
Suçun bir kısmı da bizde. Kendimiz hariç kimse için ses çıkarmıyoruz. Başımıza bir şey gelir gelmez de kimse bizim için ses çıkarmıyor. Yerel yönetimlerden tutun, büyük işletmelere, hatta meslek odalarına kadar; mülakatı, torpili o kadar kanıksatmışlar ki bize, ancak elenince farkına varıyoruz adaletsizliğin. Hakediyoruz dostlar; kimseye durun kardeş ne yapıyorsunuz demediğimiz için; kendimiz, çoluğumuz çocuğumuz için medet umup ses etmediğimiz için hakediyoruz dostlar…