05 Ağustos 2015 – Haşlanan Kurbağalar

Yeni bir fikrin, eylemin dirençle karşılaşacağı durumlarda direnci kırmak adına kullanılan yöntemlerden en sinsisidir kurbağa haşlamak. Kurbağalar bir kaba konur, kabın altı yakılarak ısı yavaş yavaş ve uzun aralıklarla arttırılır. Kurbağalar suyun ısındığını hissedemeden çoktan haşlanmış olurlar. Oysa haşlanacaklarını bilseler o kaba girmeyecekleri açıktır. Nasıl? Manzara tanıdık geldi mi?

Nasıl canlıların sinir sistemi ani değişikliklere refleks vermek üzere tasarlandıysa, siyasi gelişmelere verdiğimiz tepkiler de aynı şekilde “büyük ve ani” değişikler sonucu gerçekleşmektedir. Son 7-8 yıla baktığımızda bu tabloyu açık bir şekilde görebiliyoruz. Darbe teşebbüsü gerekçesiyle tutuklanan subaylar için ortaya konan tepkinin, bugünlerde toprağa verdiğimiz şehitlerden daha fazla olmasının sebebi bu misal. Alıştırıldık… Duyarsızlaştırıldık… Belki de korkutulduk… Herşey yavaş yavaş gelişti, hissedemedik. Aynı olaylara eskiden verdiğimiz tepkilerin bir kısmını bile veremez olduk. Tabi bunda “büyük gaz alıcılar” olan facebook ve twitter’ın da etkileri, her defasında devlet tarafından ateşi tutmak için maşa olarak kullanılan ama sürekli yalnız bırakıldığı halde ders almayan kolluğun etkisi de yadsınamaz.

Gelinen nokta ise vahim. Hergün yurdun farklı yerlerinden ölüm haberleri… Birbirlerini suçlayan partiler… Gerçek sorumluları bulmak yerine aklındakileri itham edip kanla beslenmeye devam edenler… Suçlu kim, bilemiyoruz. Fakat bu durumdan nemalananlar olduğu açık. Yaklaşan erken seçimlerde mevcut durumu kimlerin suistimal edip, milliyetçi oyların peşine düşeceğini, şehitler üzerinden siyaset yapacağını, kimlerin kürt oylardan beklediğini bulamayıp milliyetçi oylara göz diktiğini hep birlikte göreceğiz.

Artık bir Türkiye partisi olduğunu iddia eden ve PKK’nın bu eylemlerin en çok kendisine zarar vereceği açık olan HDP’nin iddia ettiği kadarıyla baraj altında kalmasını isteyenlerin mi, yoksa PKK’nın bizzat kendisinin mi bu kadar ölüme sebebiyet verdiğini zaman gösterecektir. Ama keşke bunu zamana bırakmak yerine MHP’li ve AKP’li vekillerin oylarıyla reddedilen komisyon bir an önce çalışmaya başlasaydı. “Vatandan vazgeçecek kadar vatansever olmak” ne garip şey değil mi?

Algılarımızın kontrol altına alınmaya çalışıldığı bir gerçek. 40 yıllık Esad’a Esed denmesinden tutun, kendini Irak Şam İslam Devleti olarak tanımlayan bir örgüte IŞİD yerine ısrarla DAEŞ demeye; normalde dilbilgisi gereğince CeHePe, MeHePe ve HeDePe diye okunması gereken partilere CeHaPe, MeHaPe ve HeDaPe denmesinden tutun STV’de Ahmet Davutoğlu için Daaağğğvutoğlu denmesine kadar herşey algı yönetimi için yapılmakta. Gündeme halkımızın tartışmaya bayıldığı konular pompalanırken arkaplanda gündemi yerinden oynatacak değişiklikler sessizce yapılmakta.

Yapmamız gereken ise basit; büyük tabloyu görmeye çalışmak. İster paranoya deyin ister komplo teorisi; siyasetle ilgilenmeye başladığımdan beri ben bunu gördüm. Büyük rezilliklerin örtülmesi adına görece küçük rezilliklerin bilerek ve istenerek ortaya çıkarılması, hedefteki daha önemli kişiler için görece daha değersiz kişilerin harcandığı, çamur at izi kalsın mantığıyla müfteriliğe hiç çekinmeden soyunulduğunu, kasapken koyundan daha mağdur olunulduğunu gördü bu gözler.

Elimizden hiçbir şey gelmeden, suyu artık iyice kaynamış kurbağalar gibi olanı biteni izliyoruz. Haşlandık haşlanacağız ama farkında değiliz.