04 Mayıs 2016 – Olan Biten

Geçen hafta anneannemin vefatı dolayısıyla köşem boş kaldı. Bu hafta da birikmiş gündeme yönelik genel olarak yazma gereği duydum.

Gündemde Kilis’in bonbalanması (bomba?), Laiklik tartışmaları, Milletvekili Dokunulmazlıklarının “şahıslara münhasır” kaldırılması müsabakaları, bir de tazecik “Pelikan Dosyası: Hoca vs Reyiz” konuları mevcut. Tabi yine güneydoğudan ölüm haberleri gelmekte ama alıştık artık zaten.

Kilis bir terör örgütün saldırısına göre “yoğun” sayılabilecek bir saldırı altında. Newton’un pardon TRT’nin açıklamalarına göre atılan roketler yer çekiminin etkisiyle düşüyormuş, allah razı olsun bizi bilgilendirdikleri için. Tabi insan savaş halinde olmadığı Rus uçağının düşürülmesiyle sınırların son derece mükemmel korunduğunu düşünüyor. Bu yüzden yerçekiminden de olsa füzelerin düşmemesi gerektiğine inanıyor. Yoksa bazı vicdansızlar(!) Rusya’ya verilen orantısız tepkinin neden IŞİD’e karşı verilmediği konusunda şüpheye düşebilir, bilemedim.

Hani sınır namustu istikrarcı kardeş, ne güzel vuruyordun mührü seçimlerde…

Gelelim laiklik tartışmalarına. Mevcut iktidar, “iyi polis – kötü polis” taktiğiyle temayül yoklaması yapıp halkın nabzını ölçse de laikliğin tartışılamayacak kadar gerekli olduğu bir kere daha su yüzüne çıkmış oldu. Devletin din körü olması gerekliliği 1800’li yıllarda benimsenmişken 2000’li yıllarda bizde hala tartışılıyor olması ne kadar geriden geldiğimizin habercisi değil mi?

Sonra neden istiklal mahkemelerinde asıldım?

HP, HTC, ASUS, ACER, BENQ, FOXCONN, GİGABYTE, RALİNK, REALTEK, ZYXEL gibi dünyaca ünlü firmalara sahip 23 Milyon nüfuslu Tayvanla yarıştığımız tek konu olan “Meclis Savaşları”nın 2. raunduna gelelim. Pazartesi günü komisyonda tekmeli yumruklu bir görüşme yaşandı biliyorsunuz. Sebebi de dokunulmazlıkların adaletsiz bir şekilde kaldırılmaya çalışılması. Kaldırın kardeşim daha önce de dedik. Ama şuna buna değil, herkese kaldırın. Adaletin kılıcını sadece bir kısmı cezalandırmak için savurursanız adalet sağlamak yerine adaletsizliğe yol açmış olursunuz. Cezasına razı olmaz kimse. Bisiklet çaldığı için 2 küsür yıl hapis cezası alan 18 yaşından küçük çocuğa hırsızlığın suç olduğunu anlatamıyorsak, ısrarla hırsızlıktan ceza almaması gerektiğini düşünüyorsa zaten adaletsizlik ayyuka çıkmış demektir de neyse.

Son konumuz da “Pelikan Dosyası” adı verilen mikroblog. Google’da yapacağınız ufak bir aramayla ilgili siteye erişebilirsiniz, gerçi ben kısaca özet geçecem yine de nedir diye. Söz konusu sitede Ahmet DAVUTOĞLU (hoca) ile Tayyip ERDOĞAN (reyiz) arasında olduğu iddia edilen sürtüşmenin detayları yer almakta. Kim tarafından neden kaleme alındığını bilmiyoruz ama anlatılanlar akla ve mantığa uygun şeyler. Tabi yazıda 17-25 Aralık olaylarının aklanmaya çalışılmasından bütün olumsuz gelişmelerin, seçim mağlubiyetinin, terörün azıtmasının suçu bir tarafın üzerine atılıp diğer tarafın ilahlaştırılmasına kadar herşeye değinilmiş. Okudum tatmin olmadım, tırnaklarımı birbirine sürterek yeniden okudum yine tatmin olmadım. Siz tatmin olur musunuz bilmem ama birileri ziyadesiyle tatmin olmuşa benziyor. (Aklınıza ilk gelen olabilir, bilemedim :D)

Ufak bir not; bir de yerel bazda “zararlı cemaatlar” konusu var ki, umarım kendilerine çeki düzen verirler de buradan ifşa etmeme gerek kalmaz.