03 Haziran 2015 – Nedir Bu 400, 367, 330, 276 … Milletvekili?

Son günlerde gerek iktidar ve muhalefet partilerinden, gerekse Cumhurbaşkanından bile duyduğumuz sayılar bildiğiniz üzere mecliste yer alması istenilen milletvekili sayıları. Fakat nedir bu sayıları diğerlerinden farklı kılan? İşte bu haftaki yazımızın konusu da bu.

Yaklaşık 2 aya yakın bir süre önce Cumhurbaşkanı bir mitingte herhangi bir parti ismi belirtmeksizin başkanlık sistemi için “400 milletvekili verin” demişti. Geçtiğimiz günlerde ise anket sonuçlarının etkisiyle olmalı ki yine bir mitinginde”330 yeterli” gibi bir beyanda bulunmuştu. Akabinde TV tartışma programlarında çeşitli yorumcular “400 lazım, 367 daha iyi olur, 330’da anlaşalım” gibi beyanlarla halkın dikkatini partilerin oy oranlarından çok meclise yerleştirmeleri gereken milletvekili sayılarına çekmiş oldular. Yine yakın bir zaman içerisinde ana muhalefet partisi lideri de rakam telafuz ederek 276 milletvekili istediğini beyan etmişti. Peki bu sayılar neden bu kadar önemli? Bu sayılara ulaşılırsa neler yapılabilir, ulaşılamazsa neler olur?

Bütün bu sayılar varoluşlarını Anayasa, Meclis İçtüzüğü ve Teammüllerden almaktadır. Mesela herhangi bir hukuk metninde (Anayasa, kanun vs.) yazılı olmasa da “Cumhurbaşkanının hükümeti kurma yetkisini seçimlerde en çok oy olan siyasi partinin liderine vermesi” teammüli bir kuraldır. Meclisin 550 milletvekilinden oluştuğu gözönünde bulundurulursa yazılı olmayan bu kural “tek başına iktidara gelmek isteyen” bir parti için gerekli minimum milletvekili sayısı olan 276’ya işaret etmektedir. Ana muhalefet partisi liderinin telafuz ettiği bu sayı, partisinin herhangi bir koalisyona gerek duymadan tek başına hükümet kurması için seçmenlerinden talep ettiği millevekili sayısıdır.

Kaynağını tamamiyle Cumhurbaşkanından alan ve herhangi bir yazılı veya sözlü hukuk kuralına dayanmayan “400 milletvekili” ise teknik bir sayı olmaktan çok siyasi bir hesaplama sonucu ortaya çıkan bir sayıdır. Bu hesaplamanın nasıl yapıldığı ile ilgili benim teorim; talep edilen 400 vekilin düşülmesiyle kalan 150 kişilik kontenjanın 2 büyük muhalefet partisi tarafından doldurulması yani 3. ve “yeni” muhalefet partisinin baraj altı kalması durumudur. Niyet okumak gibi olmasın ama bu söylemle, ilgili partinin baraj altında kalması istenmekte, seçmenden bu yönde talepte bulunulmaktadır. Yine bu kadar fazla milletvekili ile iktidarda olan bir parti aşağıda ayrıntılı olarak değineceğim Anayasayı tek başına ve referandumsuz değiştirebilme yetkisine sahip olabilecek, bu sayede başkanlık sistemi herhangi bir “hukuki” engel olmaksızın (Anayasa mahkemesine, şekil şartları başlığı altında değiştirilemez maddelere aykırılık gerekçesiyle başvuru ve sivil itaatsizlik durumlarını saymıyorum) hayata geçirilebilecektir. Bu sayının artık bir hayalden ibaret olduğunu ise başta Cumhurbaşkanı olmak üzere artık hepimiz biliyoruz.

400’den sonra Cumhurbaşkanınca zikredilen 330 ve henüz hiçbir siyasi tarafından telaffuz edilmese de benim dikkat çekmek istediğim 367 sayılarına gelelim. Bu sayılar kaynağını Anayasadan aldıkları gibi ulaşan partiler için Anayasayı değiştirebilme kapısını aralamaktadırlar. 330 sayısı bütün milletvekillerinin sayısının 5’te3’üne, 367 sayısı ise 3’te2’sine tekabül etmektedir. Anayasanın 175. maddesi uyarınca; Anayasa değişiklikleri “üye tamsayısının 3’te1’i” yani 184 milletvekili ile teklif edilebilir. Maddenin devamında teklifin kabulü ile ilgili olarak ise daha kompleks bir sistem öngörülmüştür. Sadeleştirecek olursak;

  1. Teklif 5’te3’ten yani 330 milletvekilinden daha az kişi tarafından kabul edilirse (330dan az oy alırsa) doğrudan geçersiz olacaktır.
  2. Teklif 5’te3 ile 3’te2 arasında yani 330 ve 367 arasında oy ile kabul edilirse ya Cumhurbaşkanı tarafından reddedilip Meclise geri gönderilecek ya da Cumhurbaşkanı tarafından refaranduma sunulacaktır. Yani bu durumda Cumhurbaşkanının doğrudan Anayasa değişikliğini yürürlüğe koyma yetkisi bulunmamaktadır. (Ek bilgi: Meclise geri gönderildekten sonra 367den fazla oy ile Cumhurbaşkanına geri gönderilmezse Cumhurbaşkanının referanduma sunma hakkının yanı sıra tekrar tekrar geri gönderme hakkı da mevcuttur. Sistem bu aşamada açık vermektedir.)
  3. Teklif 3’te2’den yani 367’den fazla oy ile kabul edilirse Cumhurbaşkanı değişikliği referanduma sunabileceği gibi “doğrudan” kabul de edilebilir.

Yani 330 milletvekiline ulaşamayan bir parti tek başına Anayasayı değiştirme kudretine sahip olamayacaktır. 330-367 arası bir vekil sayısına sahip bir parti ise “referanduma sunulmak şartıyla” Anayasayı değiştirebilme potansiyeline sahip olacaktır. Ancak 367’den fazla vekile sahip bir parti, (Cumhurbaşkanının da refaranduma sunmama inisiyatifiyle) “tek başına Anayasayı değiştirebilme” kudretine sahip olacaktır.

Gönül isterdi ki, iş yoğunluğundan ötürü geç başladığım yayım hayatına, sadece 1 hafta daha erken başlayarak, HDP’nin barajı geçmesi ve baraj altı kalması ihtimallerinin diğer partilerin milletvekili sayıları üzerine etkisini seçim matematiği üzerinden değerlendirilmesi hususunu da seçim öncesinde kaleme dökeyim. Kısmet değilmiş diyelim.

Not: Cumhurbaşkanının seçimlerdeki duruşu ile ilgili yazmış olduğum yazı ile ilgili aldığımı birkaç eleştireye ithafen, hazır yine Cumhurbaşkanı hakkında yazıyorken ufak bir açıklama yapmak isterim: Şüphesiz ben de tarafsız olan (olması gereken?) Cumhurbaşkanı hakkında seçim arifesinde siyasi bir yazı yazmak istemezdim.