Not: Baştan söyleyeyim yazım tamamen İRONİ içermektedir.
Nihayet ben de büyük resmi görebildim. Bir sabah uyandığımda; ABD tarafından vatanımıza ve milletimize yönelik yapılan bu büyük oyunları görebilen bir ulusalcıya dönüştüğümü farkettim. Hangi büyük oyunlar mı? Hemen değineceğim. Fakat öncesinde ufak bir yalama ile giriş yapmak isterim.
Öncelikle, her ne kadar terör örgütü FETÖ’nün, devletin her kadrosunda ve orduda yer almasına “Ne istediniz de vermedik?” itirafında olduğu gibi AKP’miz sebebiyet vermiş olsa da, malum örgütü şu an yine AKP’mizin temizlediğini hatırlatırım. Çünkü vatan-millet aşkı, “zamanında başkalarına zulmettiği halde senin başa getirdiklerini, sana karşı harekete geçtiklerinde senin götürmeni” gerektirir.
Malum boşalan kadrolar da hemen yenileriyle doldurulacak tabi, devlette süreklilik esas malumunuz. Peki geçtiğimiz senelerin ballı kadrosu cemaatten sonra bu sefer hangi kadrolar şanslı? AKPliler? Ulusalcılar? Laikler? Nusayriler? Cevabını hepimiz biliyoruz. Yine de AKP’ye tam destek, çünkü aslolan büyük resmi görebilmek, ABD’nin ülkemiz üzerindeki planlarını bozabilmek. Çoluğumuz çocuğumuz aç kalmış vatandan önemli mi, soruyorum size?
Gelelim büyük oyunların neler olduğuna. İlk oyun Gezi Olaylarıydı malumunuz. ABD, bu seferde Faiz Lobisi sıfatıyla ODTÜlü, İTÜlü, Boğaziçili vs süper beyinlerin kafalarını bulandırmış ve darbenin ilk adımı yeşili koruyacağım bahanesiyle benim de aralarında bulunduğum bu gençler tarafından atılmıştı. Benim gibi kafası bulandırılan, büyük resmi göremeyen Ali İsmail isimli kardeşimiz de … (Neyse ironi için bile olsa dilim varmıyor) Bir de gözünü, polisimizin (allah zeval vermesin) gaz fişeğine denk getirip gözünü kaybederek AKP’ye olan “haksız” nefreti körüklemeye çalışanlarda oradaydı. Hepimiz oradaydık be!
Neyseki ilk darbe girişimi iktidarın gezi parkı projelerini rafa kaldırmasıyla (nedense) rahatlayan ABD’nin geri adım atmasıyla kapanmış oldu.
Trikotajla hiçbir ilgisi olmadığı halde kader ağlarını örmüş, askere celbolduğum 17 Aralıkta 2013’te 2. darbe girişimi meydana gelmişti. 17-25 Aralık Olayları diye bilinen bu darbe girişiminde; sevgili AKP’mizin bakanlarının ve başka diğer kişilerin “durduk yere” günahları alınarak rüşvet aldıkları iddiaları ortaya atıldı. Ortaya çıkan ses kayıtlarına, fotoğraflara, videolara, saatlere, ayakkabı kutularına rağmen ben hiç mi hiç inanmadım olan bitene. Çünkü büyük resmi görüyor, bütün bunların ABD oyunu olduğunu biliyordum. Hem AK-kadrolar, vatan-millet aşkıyla ülkesine hizmet eden kadrolar, neden çalsınlar ki? Neyseki bu kumpas da allahın izniyle bertaraf edilmiş oldu. Çok şükür vatanımıza milletimize zeval gelmedi.
Üçüncü darbe girişimi de malumunuz son olanlar. Bu konuda da benim gibi ulusalcı diğer arkadaşlar zaten sizi aydınlatıyorlar ben de tekrar etmeyeyim. Özetle ABD artık mevcut yönetimi istemiyor ve mevcut yönetim de daha %1 oy alamayan bir partinin saflarına çekildi de falan filan işte.
Arada da darbe girişimleri olmadı değil. Misal Uluderede 34 kaçakçımızın pardon vatandaşımızın katledilmesini de FETÖ örgütünün uzantılarının yaptığında dair iddialar var. Hatta Rus uçağını da FETÖye bağlı askerler düşürmüş olabilir diyor çok sevgili Büyükşehir Belediyesi Başkanım Sayın GÖKÇEK. Yani ABD, ayyuka çıkmayan birçok olayla ülkemiz üzerindeki oyunlarını oynamaya devam etmiş nicedir. Tabi sevgili istihbaratımız o dönemler, PKK ile Oslolarda, Dolmabahçelerde görüşmekle, sol görüşlü üniversite öğrencilerini fişlemek ve Suriye ile meşguldüler. Nasıl herşeye yetişsinler, insan sonuçta bunlar.
En ulusalcı, en AKP’li, büyük resmi en iyi gören benim gördünüz. Benim fikrimden olmayan herkes ya büyük resmi görmüyor ya da “küçük hesaplar peşinde koşuyorlar” Gelin Ali İsmailmiş Abdocanmış, ayakkabı kutularıymış unutup geçmişe bir sünger çekin siz de benim gibi olun. Çünkü bunlara takılı kalarak ABD’nin ülkemiz üzerinde oynadığı oyunları göremiyorsunuz. Gelin siz bizim safımıza geçin, biz sizin değil…
Yazık…
Not: Kıyı Kenar Çizgisi mağduru vatandaşlarımıza da selam olsun.