02 Eylül 2015 – Ordan Burdan

Nihayet geçici de olsa hükümet kuruldu. Henüz ekonomik ve siyasi anlamda herhangi bir etkisini göremesek de partilerin tavırlarını sergilemeleri hususunda oldukça önemli bir sınavdı.

MHP’de ise kurucu başkan Türkeş’in oğlu parti kararına aykırı bir şekilde hükümette yerini aldı. Ne de olsa babasının oğlu, iktidar çekiyor. Türkeş “burası babamın çiftli… pardon partisi, beni buradan atamazsınız” tarzı açıklamada bulunsa da Bahçeli her an “Ocak dışısın” diyebilir, bilemiyorum.

4.5G ihalesi yapıldı biliyorsunuz. İnternet filan hızlanacakmış vaadiyle devletin kasasına trilyonlar girdi. Aslında her ne kadar yapılan 4G ihalesi olsa da bütün dünya daha önce hiç duyulmamış 4.5G ne merak ediyor. Sanırım bunda Erdoğan’ın “4G yi atlayalım doğrudan 5G’ye geçelim” demesinin ve 5G’nin henüz ortada olmamasının etkisi büyük. Arada kalmak tam manasıyla bu olsa gerek. Umarım dünya çok gülmüyordur bize.

Bir başka önemli gelişme ise, Balyoz davasından tutuklu kalmış 31 subayın devlete (daha doğrusu hakimlere) karşı toplam 40 milyon TL’lik tazminat davası açması oldu. Bu önemli ve güzel bir gelişme, ama taraflar eksik sanki. Sahte deliller üreten polisler, bu delillere 40 katan savcıların yaptıkları yanlarına kar kaldı. (Yurtdışına kaçanları saymıyorum.) İbret olması dileklerimle…

Geçici Başbakan Davutoğlu da; “rabbimiz seçim istedi, koalisyon değil” diyerek ilahi bir seçime gittiğimizin sinyalini vermiş oldu. Oysa ben başka biri istemedi diye seçime gittiğimiz sanıyordum. Neyse… Başbakan öyle diyorsa bana * yemek düşer herhalde, ne bileyim.

Dershanelerle ilgili genelge, valiliklere en nihayetinde geldi. Geçici olarak da olsa Milli Eğitim Bakanımız, hem de “Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen”; “gerekli dönüşüm işlemini gerçekleştirmediği halde kanuna aykırı olarak eğitim faaliyetini yürüten yerler hakkında işlem yapılmasını” tebliğ etti valilere. İptal olan kanuna aykırılık diye bir şey söz konusu olamaz oysa. Yine, kanunu bastırmak için yeni kanun yapmak gerekir ki; bakan bunu genelge ile yapamayacağı gibi artık çoğunluğunun bulunmadığı meclisten de böyle bir kanun çıkarması mümkün değildir. Kısacası genelgenin içeriği “hukuken” boş bir tehditten ibarettir.

Diğer bir trajikomik gelişme ise ilgili medyada “ilk türbanlı bakan” diye manşetler atılıp, anlata anlata bitirilemeyen yeni Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın “börek olmadan asla” minvalindeki söylemiydi. Bakan tam olarak şöyle demiş: “Müslüman kadın börek yapmasını bilmiyorsa o aile dağılmaya mahkumdur.” En azından hristiyan kardeşlerimiz bu konuda şanslı. Bakanın söylemine göre müslüman olmayan kadın börek yapmayabilir. Ama müslüman kadın börek yapmasını bilmelidir. Yapmasına gerek yok, bilmesi yeterli; öyle diyor bakanımız. Bence kulak kesilelim alimallah kadın cinayetleri artar filan. Görüyorsunuz kafam karışık.

Değinmem gereken bir de seçim güvenliği meselesi var. Biliyorsunuz “geçici” hükümet buna da el atmaya hazırlanıyormuş, kulislerde konuşuluyor. Özellikle Güneydoğu ve bazı Goğu illerinde sandıkların güvenliğini, sandık başlarında bulunacak kolluk kuvvetleri sağlayacakmış. Benzerlerinin yapıldığı İç anadolu, Karadeniz gibi bölgelere ise herhangi bir tedbir ise söz konusu değil. Orada çalınan oylar kime gidiyorsa artık, görmezden gelinmesi daha makbul herhalde.

Son olarak da; biliyorsunuz açılım sürec… pardon terörü bitirmek için “muhbire ödül” konulu yasal bir düzenlemeden bahsediliyor. Hatta malum basın va TV’de propaganda yapan kalemşörleri “Ama Amariga’da da var” demek suretiyle hepimizi aydınlattılar sağolsunlar. Aslında güzel fikir olabilir, bilemiyorum. Ama “benim muhtarım evde kim ne yapıyor bilecek” diyen ve “kızlı-erkekli öğrenci evlerini” hedef gösteren kuşatmacı bir zihniyetin elinde ne gibi sonuçlar doğuracağını az çok hepimiz tahmin edebiliyoruz. Sağlıcaklı kalın, haftaya görüşmek dileğiyle…