01 Haziran 2016 – Normal Şartlar Altında 4

Normal şartlar altında; vilayetlerinden birinin, diri diri insan yakan, tankla adam çiğneyen, kafese kapatarak suda boğmayan çalışan teröristlerce roketlerle vurulan bir ülkenin her ne olursa olsun herhangi bir kutlama yapmaması gerekir. Bizde ise 563 yıl önce ele geçirilen bir şehrin fethi kutlamalarına her ne sebeple olursa olsun ara verilmez.

Normal şartlar altında; bisiklet çaldığı için tutuklanan çocukların olduğu ülkelerde, uyuyan yolcuya cinsel tacizde bulunan bir muavinin serbest bırakılmaması gerekir. Fakat ülkemizde cinsel suçların bizzat ahlaklı olması gereken “sözde dindar”larca işleniyor olması sebebiyle cinsel suçların çok önemsenmediği rahatlıkla gözlenebilir. Hoş nedense adaletin gözüne sadece küçük hırsızlıklar batıyor da, neyse.

Normal şartlar altında; adı, yanmış motor yağını yakıt olarak kullanmak suretiyle yolcularının canını tehlikeye atmakla, sürekli kaza yapıp insan hayatına mal olmakla, şoför ve muavinlerinin umursamaz ve halden bilmez tavırlarıyla çıkmış bir otobüs firmasının yöneticisi olmanız halinde belirli ahlaki değerleri ve etiğe sahip olmanız beklenir. Bizde ise cinsel taciz vakasının aklanması için hem de bir kadın yönetici tarafından “bunlar camide bile başınıza gelebilir” denebilir, bir başka yöneticisi tarafından ise sorumluluk şamaroğlanına çevrilen ve oh olsun dediğim paralele yüklenebilir.

Normal şartlar altında; ingiliz bayraklarının sökülerek türk bayraklarının çekilmesinin üzerinden henüz 100 yıl bile geçmemişken, bunun değil 563 yıl öncekinin kutlanmasını hiç bir aklı başında ademoğluna anlatamazsınız. Bizde ise zaman makinasına koyup o tarihe gönderdiğinizde çadırın önüne bağlanmayacak olanların çoştuğu gözlemlenebilir.

Normal şartlar altında; bundan 500 küsür yıl önce henüz 19 yaşında 6 dil bilen bir padişaha ecdadımız diyebilmek için… Neyse…

Normal şartlar altında; ülkesinin güneydoğusu harabeye dönmüş, bir şehir neredeyse bombardıman altında olan, gelir adaletsizliği tavan yapmış, basın özgürlüğü sıralamalarında sonlarda, yolsuzluk sıralamalarında ise başlarda olan bir ülkenin Cumhurbaşkanının, önce kendi ülkesine çeki düzen vermesi beklenir. Bizde ise bütün bunlar yokmuşçasına, kifayetsizce “ümidini bize bağlayan devletler var” dendiği görülebilir.

Normal şartlar altında; süper güç olarak adlandırılan bir ülkenin en önemli şehirlerinden birinin savcısı, dünyaca takip edilen bir soruşturmada, şüphelinin ülkesine dönmesi halinde “üst düzey siyasi ve bürokratlara rüşvet yedirmek suretiyle geri dönmesinin imkansızlaşacağı”ndan bahisle tutuksuz yargılanma talebinin reddini bakan düzeyinde yapılan para transferlerini gerekçe göstererek reddettiğinde; ilgililerin çıkıp açıklama yapmaları yada en azından yüzlerinin kızarması gerekir. Bizde ise yandaş medya hala bunların darbe girişimi olduğunu halka pompalamaya çalışır.

Normal şartlar altında; halkının çok büyük yüzdesi açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan, dış borcu tarihinin tavanını yapmış, dünyanın en pahallı akaryakıtını kullanan ve işsizliğin kol gezdiği bir ülkede önceliğin ekonomik kalkınmada olması gerekir. Bizde ise lale devrindeki gibi trilyonlar harcanarak hiçbir getirisi olmayan kutlamaların siyasi şovlara dönüştüğü görülebilir.

Normal şartlar altında; bir yerin fethi kutlanırken, herkesten çok orayı fetheden kişinin fotoğrafları ve afişlerinin etrafı kaplaması gerekmektedir. Bizde ise fetihten 563 yıl sonra yurt dışındaki tek toprağını boşaltıp, yapıları havaya uçurtan kimselerin resimleri dışında resimler göremezsiniz.

Ve nihayet normal şartlar altında; bunca sorun, dert, ölümler arasında konuşulacak en son konu kutlama, yapılacak en son şey israfken ikisini de kabullenebiliyor olmamız ne kadar şaşırtıcı, değil mi?