01 Ekim 2015 – GSS Prim Borcu

Gönül isterdi ki çoğu gencimizin baş ağrısı Genel Sağlık Sigortası (GSS) prim borcu hakında tüyolar, kaçış yolları vererek halkımıza yol gösterebileyim. Ama ne yazık ki elden hiçbir şey gelmemekte. Yazının devamında bu sistemden nasıl kurtulunabileceğini değil, sistemin hukuki makbuliyetini kendimce yorumlamaya çalışacağım. Daha yazının başından umut vermiş olmak istemem.

Bilmeyenler için açıklayacak olursak GSS; 1 Ocak 2013’de hayatımıza giren, sözde tüm vatandaşların sağlık güvencesine alınması amacıyla ortaya atılan malum partinin malum icraatlarından biridir. Sistemin temeli; çalışan herkesin kazancından belirli bir miktar alınarak, bu kişilerin devlet ve özel farketmeksizin bütün hastanelerden “sözde” ücretsiz faydanalabilmesine dayanıyor. (Sözde ücretsiz diyorum çünkü hastanelerde “fark” adı altında yine sizden ücret talep edilmekte.) Buraya kadar herşey iyi görünüyor ama henüz çalışmayanlar için sistem nasıl işliyor ona değinmedim.

Çalışmayanlar ise gelir testine tabi tutuluyor. Testte gelir düzeyi düşük de çıksa yüksek de çıksa vatandaş “çalış(a)madığı” halde devlete borçlanılıyor. Hem de aylık olarak. Yani mükemmel! istihdam olanaklarına rağmen çalışmamakta direniyorsanız aç kaldığınız gibi bir de borçlandırılıyorsunuz. Keşke de borçlanmayla kalsa…

İlgili mevzuat hükümleri uyarınca prim borcu olanlar sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor. Evet yanlış duymadınız. Parasını verseniz bile hastaneler size kayıt açamıyorlar. Yani resmi olarak tedaviniz mümkün değil. (İşin acil vakıa kısmını bilemiyorum.) Yani gerçektende bir siyasi parti reklamında belirtildiği gibi artık hastanelerde sıra beklemiyorsunuz. Ama aynı reklamda belirtildiği gibi sağlık sisteminin rahatlamasından ötürü kuyrukların önüne geçilmesinden ötürü değil.

Borcun bir de faizi var, ona da değinelim.Yani 5 yıl sonra paranız olup ödediğinizde dehşet bir faiz ödemek zorunda kaldığınız gibi o güne kadar sağlık hizmetlerinden faydalamamış olmanız, dolayısıyla devletin sizin sağlık giderleriniz için elini cebine hiç atmamış olması da yanına kar kalıyor.

Üstelik bu duruma, medyaya da yansıyan “sigaraya 50 kuruşluk sgk zammı” başlıklı haberler de eklenince durum bayağı trajikomik bir hal alıyor. Prim borcu ödemeyen ve sigara kullanan biriyseniz, paket başına 50 kuruş “SGK hizmet bedeli” ödüyorsunuz. Hem de SGK’dan hiç hizmet alamadığınız halde.

İşin özeti; eğer vaktinde ödemezseniz devlet sizden “vermediği hizmetin” bedelini alacak daha sonra. Devlet sizin para ödemeyişinizi; faiz, sağlık hizmetlerinden yararlanamama ve hizmetten yararlanabilmek için vermediği hizmetin bedelini isteyerek cezalandırıyor. Sıkıysa ödemeyin hadi demenin bürokratik boyutu.

Tamam, iyi hoş konuştun da bu sistemin hiç mi iyi yanı yok diyenler çıkabilir. Ömür boyu memursanız, işçiyseniz ve işvereniniz sigortanızı yatırıyorsa sorun yok. Maddi durumunuz yerindeyse yine size herhangi bir dezavantajı bulunmamakta evet. Ama bu 2 durum dışındakiler çin dezavantajları ölçülemeyecek nitelikte.

Peki buna karşı ne yapılabilir? Ne yapılmalıydıyla başlayalım önce. Bütün araştırmalarıma rağmen ilgili yasal düzenlemenin iptali için o dönemde mecliste bulunan herhangi bir partinin (CHP dahil) Anayasa Mahkemesine başvurduğuna dair bir bulgu elde edemedim. Yanılıyor da olabilirim, emin değilim. İlgili düzenleme Anayasa Mahkemesine Anayasanın sağlık hakkının düzenlendiği 56. maddesine, kanun önünde eşitlik ilkesinin düzenlendiği 10. maddesine aykırılık gerekçesiyle taşınabilir ve iptal edilebilirdi.

Şimdi ise gidilecek ilk yol Anayasa Mahkemesine herhangi bir vatandaşın somut norm denetimi yoluyla başvurması. Borcunu ödemediği için devlet hastanesinde tedavi talebi reddedilen vatandaş, Antakyada açacağı idari davada “uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak olan hükümlerin Anayasa aykırı olduğu” iddiasıyla mahkemeden konunun Anayasa Mahkemesine taşınmasını isteyecek. İdare Mahkemesi de bu itiraz üzerine durumu Anayasa Mahkemesine iletecek. Sonra top Anayasa Mahkemesinde. Oradan da söz konusu çarkın pardon sistemin iptal edilmemesi halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, “sözleşmede yer alan sağlık hakkının devletçe ihlal edildiği” gerekçesiyle başvurulup en azından devlet mahkum edilip tazminat kazanılabilecek. Şahsım; bu başvuruda bulunarak, sonuna kadar yılmadan takip edecek idealist vatandaşlara her türlü hukuki yardımı vermeye hazır.

Son çözüm ise siyasi. Şimdiye kadar sadece 1 parti iktidara gelirse “İşsiz evlar vergisi” diye adlandırdığı bu sistemi kaldıracağını ilk ağızdan vaad etti. Bunu da 1 Kasımda değerlendirin derim. Aman sağlıcakla kalın.